Yapay zekâ teknolojileri iyiden iyiye kültürel ve sosyal yaşantımızdaki yerini sağlamlaştırıyor. Yapımında yapay zekâ teknolojilerinin kullanıldığı dijital sanat eserleri, klasik ve modern sanatlarla omuz omuza sergi salonlarında boy gösteriyor. Geçtiğimiz günlerde Akbank Sanat’ta açılan “Dijital Sezgiler” sergisi de yapay zekâ ve sanatın başarılı birlikteliğine ev sahipliği yapıyor.
Kurulduğu günden itibaren sanatın farklı disiplinlerinde uluslararası projelere yer veren Akbank Sanat, Beyoğlu’ndaki galerisinde “Dijital Sezgiler / Digital Serendipity” sergisini sanatseverlerle buluşturuyor. Helena Nikonole’un küratörlüğündeki “Dijital Sezgiler” sergisi, yeni medya sanatı ve internet kültürünün dilinde yapay sinir ağları olgusunu inceliyor. Proje çerçevesinde yapay zekâ hem bir araç hem de felsefi bir kavram olarak ele alınıyor.
Sergide yeni medya sanatının dünya çapında önde gelen isimleriyle sanat ve teknoloji kesişiminde deneyler yapan genç sanatçıların eserlerinin yanı sıra kodlayıcılar, araştırmacılar ve makine öğrenimi meraklıları tarafından üretilmiş projeler de seyirciyle buluşuyor. Alper Yeşiltaş, Anna Ridler, Anna Shustikova, Dilara Başköylü, Feileacan McCormick, ha:ar, Ozan Türkkan, Robertina Šebjanič, Roman Solodkov ve Sofia Crespo projede yer alan sanatçılar.
YAPAY ZEKÂNIN ÇEŞİTLİLİĞİKendisi de bir yeni medya sanatçısı olan bağımsız küratör Helena Nikonole, modern yapay zekânın, çeşitliliği ve çok yönlülüğü sayesinde sadece bilimde, iş dünyasında, sağlık hizmetlerinde ve eğitimde değil sanatta, tasarımda ve müzikte de yaygın bir biçimde kullanıldığını söylüyor. Nikonole, “Böylece yapay zekâ sadece yeni gezegenler ve ilaçlar değil, yeni estetik biçimler de keşfetmemize yardımcı oluyor” diyor.
“Dijital Sezgiler” sergisi, yeni medya sanatında yapay zekâ ile birlikte çalışmaya dönük pek çok yaklaşımı bir araya getiriyor. Sinir ağları estetiği incelemesi, bunların modern dünyaya etkilerine dair eleştirel bir bakış açısı; sanat ve yeniliği bir araya getiren, modern teknolojilerin üstlendiği rolü daha iyi anlamamızı sağlayan projelerle ziyaretçilerin karşısına çıkıyor.
HİÇBİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİSergide en çok ilgi çeken eserlerden biri de fotoğraf sanatçısı Alper Yeşiltaş’a ait “Hiçbir Şey Olmamış Gibi” serisi. İkinci katta yer alan seri yedi farklı foto-portreden oluşuyor. Sanatçı, “Yaşam hikâyesi farklı bir güzergah izlemiş olsaydı, bu pop star nasıl görünürdü?” sorusundan ilhamla yola çıkıyor. Yapay zekâ araçları vasıtasıyla popüler kültür mitolojisinde alternatif anlatılara dayanan foto-realist-portreler oluşturuyor. Yeşiltaş bizi, Madonna, Michael Jackson, Freddie Mercury, Prenses Diana, Jim Hendrix, Amy Winehouse ve Heath Ledger gibi pop starlar için kurgusal hikâyeler hayal etmeye davet ediyor.
YAPAY ZEKA İLE BİRLEŞEN TEKNİKLER“Dokunabilirsin/Oynayabilirsin” eseri ise Anna Shustikova’ya ait. Toplamda 3D yazılı ile basılmış 3 farklı minyatür heykelden oluşuyor. Sanatçı, çok sayıda kadın fotoğrafı datasıyla beslediği yapay zekâ ile belirli görseller elde ediyor. Metin sorgulaması ile görüntü üreten bir sinir ağını kullanan sanatçı; “güzellik”, “feminenlik”, “kadın” gibi kavramların popüler Image Net veri tabanında nasıl temsil edildiğini keşfediyor. Bir heykeltıraş olan Shustikova, yapay zekâ tarafından elde ettiği bu formların hiçbir şekilde bozulmaması için kendisi yapmak yerine bu görselleri 3D yazıcı ile basmış.Geçmişe bir köprüHande Şekerciler ve Arda Yalkın tarafından bir sanat kolektifi olarak oluşturulan ha:ar, “Refraction” serisinden iki eserle sergide yer alıyor. Sanatın geldiği son noktada yapay zeka pek çok eserin yapımında kullanılıyor. İkili, yapay zeka ile ürettikleri görselleri vitray tekniği ile bir araya getiriyorlar. Ve aslında geçmiş ve gelecek arasında bir köprü oluşturuyorlar.
Sergiye; küratör rehberliğinde turlar, sanatçı konuşmaları ve panellerden oluşan programlar eşlik ediyor. Ziyaret etmek isteyenler için “Dijital Sezgiler” sergisi 11 Şubat tarihine kadar, salıdan cumartesiye 11:00 - 19:00 saatleri arasında açık.ÇİÇEKLERİN SAATİAnna Ridler’e ait “Sirkadiyen Çiçeklenme” eseri, aslında görsel bir saat. Günün belirli vakitlerinde, zamanı algılayarak açan çiçekler vasıtasıyla bize saati bildiriyor. Rindler, bu eser için ilhamını İsveçli biyolog Carl Linnaeus’un geliştirdiği ve bitkilerin sirkadiyen ritimleri vasıtasıyla zamanı gösteren bir bahçe kurma fikrinden alıyor. Linnaeus’un fikri, pek çok koşulu gözlemleme ihtiyacının doğurduğu güçlükler dolayısıyla hiçbir zaman uygulanamamış. Ancak sinir ağları gibi dijital araçlar artık buna benzer fikirleri gerçekleştirmemize yardımcı oluyor. Proje, doğanın ritmini gözler önüne seriyor ve ziyaretçileri diğer insan-olmayan zaman belirleme yolları ve zamanın kavramsal olarak nasıl işlendiği üzerine düşünmeye davet ediyor.
Sergiden müzeye: Edebiyat Müzesine önsöz
Kaçırılan eserlerimizi iade ettiler
2024-11-05 15:33:48