Prof. Dr. İdris Nebi Uysal / Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Öğretim Üyesi
Yirminci ve yirmi birinci yüzyıllar Türkiye sahası Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri de Mustafa Kutlu’dur. Edebiyatımızın şiir dışında pek çok türünde “klasik” niteliğinde eserler ortaya koyan Kutlu; sadece sanatçı kimliğiyle değil senarist, ressam, öğretmen gibi farklı fakat birbirinin mütemmimi yönleriyle de karşımıza çıkar. O, spor yazarlığı da dâhil olmak üzere uzunca bir süre matbuatın içinde farklı görevler üstlenmiş bir gazeteci ve yayıncıdır aynı zamanda. Bunların yanında memleket meseleleri üzerine kafa yoran bir düşünce adamıdır. Edebiyat hayatına Fikir ve Sanatta Hareket dergisindeki yazılarıyla adım atan Kutlu, bugün yaklaşık 50 eserlik külliyatıyla fikir ve ruh dünyamızı besleyen kaynakların başında geliyor.
Hayat hikâyesi 1947 yılında Erzincan’da başlayan Mustafa Kutlu; Orhan Okay, Kaya Bilgegil gibi hocalardan dersler aldığı Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden 1968’de mezun olur. Tahsil hayatında mezkûr hocaları kadar Âşıklar Kahvesi’nde hikâyelerini dinlediği Meddah Behçet Efendi (nam-ı diğer Behçet Emi) ve İsmail Usta gibi kadim kültürümüzün son temsilcileri ile sohbetine iştirak ettiği âlim zatların büyük tesiri vardır. “Hüviyetli şehir” sözüyle nitelediği Erzurum, Kutlu’nun “hüviyetli şahsiyeti”nin gelişmesinde önemli rol oynar.
“RESİM İÇİMDE KALMIŞ BİR DÜĞÜMDÜR”Kutlu’nun söz ve yazıdan başka ilgi duyduğu alanlardan biri, hatta birincisi resimdir. O, sanat dünyasına ilk adımını desenler çizerek atmış, Hareket mecmuasındaki ilk ürünleri de bu çizimler olmuştur. Onun yüksek tahsil için ilk uğrak yeri de resimdir. Fakat Yaradan kendisine fırçayı değil kalemi armağan etmiştir. Kara kaleme, boyaya olan tutkusunu içine gömen Kutlu, bunu yıllar sonra “Resim içimde kalmış bir düğümdür.” sözüyle itiraf eder. Daha üniversite öğrencisiyken desenleri dergilerin kapaklarını süsleyen yazar, bu sanat dalında arkadaşlarıyla resim sergisi açacak kadar kabiliyetlidir aslında.
Kaderin bir cilvesi olarak hissiyatını fırça yerine kalemle ifade etmek durumunda kalan Kutlu’da resim tutkusu yerini sinemaya bırakmıştır. “Hikâye, kitaplarımda bir film şeridi gibi akar. Bu yüzden hikâyelerim filme çekilebilir.” diyen usta kalem; Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur’u, Orhan Kemal’in Uyku’su gibi birkaç eseri de senaryolaştırmıştır. Kendisinin Gönül İşi, Kurtar Beni, Kapıları Açmak, Uzun Hikâye, Mavi Kuş isimli öyküleri de Osman Sınav, Halit Refiğ, Özer Kızıltan gibi yönetmenlerce beyaz perdeye uyarlanmıştır.
RESSAM BAKIŞLI LİRİK KALEMEdebiyat araştırmacıları, Kutlu’yu Türk hikâyeciliğinde yerli bir damar yakalamış, ressam bakışlı lirik bir kalem şeklinde takdim ederler. Söz konusu damarın merkezinde Anadolu vardır. Onun birçok hikâyesi, Anadolu’daki köy ve kasaba insanının günlük hayatı üzerine kuruludur. Toplum hayatında, doğada, kültürde yaşanan değişmeler, bu esnada kaybedilenler metinlerde öne çıkan diğer hususlardır. Uzunca bir süre Dergâh dergisini yöneten Kutlu; bugün roman, öykü, deneme gibi türlerde kıymetli eserler vücuda getiren birçok ismin yetişmesine vesile olmuştur. Nazan Bekiroğlu, Cihan Aktaş, Sibel Eraslan, Abdullah Harmancı yolu bu mektebe düşen isimler arasındadır.
Edebiyat çevrelerinde “hikâyemizin yarım asırlık sesi” olarak anılan Mustafa Kutlu, tamamen yerli ve millî bir anlayışla vücuda getirdiği eserlerle bugün ilgiyle takip edilen yazarlardan biridir. Öyküleri ve roman tarzındaki hikâyeleriyle sinema dünyasının büyük teveccühüne mazhar olan yazar; dil icrası, üslubu, metinlerinde ele aldığı temalarla da akademi çevrelerinin araştırma ve incelemelerine konu olmuştur. Adına 2012 yılında bir sempozyum düzenlenen Kutlu’nun hikâye ve denemeleri, her yaştan okurun elinde bulunduğu gibi bugün lise ve üniversitelerde yürütülen programlı okuma faaliyetlerinin de temel malzemesini oluşturuyor.
MEZUN OLUNAMAYAN BİR OKULMesela, 10 sene evvel Sakarya’da “bir idealin peşinde atılan adım, ateşe taşınan bir damla su” düşüncesiyle Prof. Dr. Sami Güçlü tarafından hayata geçirilen Anadolu Mektebi isimli projede eserlerine müracaat edilen şahsiyetlerin ilk sırasında yine Kutlu var. Yoksulluk İçimizde, Ya Tahammül Ya Sefer, Uzun Hikâye adlı eserleriyle Türkiye Yazarlar Birliği hikâye ve dil ödüllerine layık görülen Mustafa Kutlu; “mezun vermeyen ve mezun olunamayan” bu mektepte satır satır okunuyor, kelime kelime tahlil ediliyor. Hâlen aralarında Ankara, İstanbul, Konya, Karaman’ın da bulunduğu 30’dan fazla şehirde lise öğrencilerinin gerçekleştirdiği bu okuma, tahlil ve değerlendirmeler yalnızca umudumuzu diri tutmuyor, baharı da müjdeliyor. Okumalara katılanlar; Anadolu kıtası büyüklüğündeki sorumluluğa talip olan, her gün insan kalmanın sırlarını araştırarak muhteşem bir geçmişten daha muhteşem bir gelecek kurmak için koşan ve hakikatler peşinde koşmayı meslek edinen talebelerin harika bir numunesini teşkil ediyor. Hepsi bir idealin peşinde koşan öğrenciler, danışman öğretmen ve idarecilerinin kılavuzluğunda mektebin gönüllü bir neferi olarak hem kendilerini hayata hazırlıyorlar hem de ülkemizin aydınlık geleceğini muştuluyor.
Maarif davamızın önderlerinden Nurettin Topçu “Mektep; içine serpilerek daldığımız hayattan bizi kurtarıp kendimize getirebiliyorsa, düşünce gücümüzü kullanmaya zorluyorsa, büyük yolculuğun haritasını önümüze seriyorsa onun manalı, hikmetli olduğunu söyleyebiliriz.” demişti “Mektep” başlıklı yazısında. Hem Anadolu Mektebi hem bu mektebin başöğretmenlerinden Mustafa Kutlu, bizi bir yandan içine daldığımız hengâmeli hayattan kendimize getiriyor, ortasına düştüğümüz girdaptan kurtarıyor; diğer yandan da kendi gücümüzü keşfetmeyi sağlayarak bizi mukaddes bir yolculuğun haritasıyla buluşturuyor.
2024-11-05 07:41:27