ATIF KEMAL ER
Muhammed Hamidullah ismi geride bıraktığı önemli eserler ve yetiştirdiği talebeler dolayısıyla bu topraklara ait ve bizden bir isim. Hayatının sadece 25 yılını Türkiye topraklarında dersler ve konferanslarla geçirmiş olması, onun ismini bizde daha belirgin hale getirmektedir. Muhammed Hamidullah Hoca hayatını üzerine bina ettiği Peygamberimizin ahlakıyla inşa etmiş, ilmi çalışmalarını da yine bu disiplinle sürdürmüş bir isimdir ancak hayatta iken otobiyografisini yazmamıştır. Bu yüzden hakkında yapılan çalışmalar dolayısıyla hâlâ eksik kareleri tamamlamaya çalışıyoruz. Abdulkadir Macit tarafından kaleme alınan İslâm tarihçiliğinin Yeni Siması Muhammed Hamidullah (Beyan yay. 2022, 204 s.) isimli eser de bu eksik kareleri tamamlama gayretlerinden birisini oluşturuyor. Yazarın farklı zamanlarda Muhammed Hamidullah Hoca ve eserleri üzerinde yürüttüğü okumalar, atölye çalışmaları ve tahlil gruplarının hülasası olarak eser karşımıza çıkıyor. Aslında bir tahlil denemesi olarak ifade edilen çalışma altı bölümde Muhammed Hamidullah Hocanın İslâm tarihi yazıcısı olarak hem alana katkısını hem de bu yönüyle portresini ortaya koyuyor. İlk bölümde Hamidullah’ın bir tarihçi olarak hayat gayesi, ikinci bölümde bir İslâm tarihçisi olarak ayırt edici özelliği, üçüncü bölümde İslâm tarihi anlayışı, dördüncü bölümde İslâm tarihi yazıcılığı yöntemini ele alma ve tahlil denemesi, beşinci bölümde İslâm tarihine dair kaynak anlayışı, kaynakları ve İslâm tarihine dair eserleri, altıncı ve son bölümde ise Hamidullah’ın siyer yazıcılığı konu edilmiş.
KÜTÜPHANE KÖSTEBEĞİHamidullah’ın hayat çizgisinde 1924 yılında Câmia Nizâmiye’yi bitirdiği tarihten itibaren 1996 yılında hastalandığı vakte kadar en dikkat çekici hususun zaman kaybı olduğuna dikkat çeken yazar Macit, onun İslâm tarihini yazmak için adeta dakik bir makine gibi çalıştığını, hatta bu yüzden gün boyu yediklerine ve içtiklerine dahi azami dikkat gösterdiğini belirtmiş. Bunu pek çok talebesinin beyanlarında da görüyoruz ki Hindistan’dan Avrupa’ya kadar gittiği ülkelerde kütüphanelerden çıkmayışı dolayısıyla “kütüphane köstebeği” sıfatı kendisine verilmiş.
Onu bir İslam tarihçisi olarak diğer tarihçilerden ayıran hususları da yazar başlıklar halinde sıralayarak örneklendirmiş. Ayırt edici ilk özellik olarak lisaniyatı ortaya koyan yazar, Hamidullah’ın tarih çalışmaları dışında gerekli olan doğu ve batı dillerini bilmesi, lingusitik yeteneğinin onun ayırt edici özelliği olduğunu belirtiyor. Özellikle Paris’te oryantalistlere karşı kompleksinin olmaması için iki dalda doktora yapmış, bu durum da dil öğrenmesinde etkili olmuştur. Öyle ki kitapta da belirtildiği üzere 10 dilde uzmanlaşmıştır. Hatta 84 yaşında iken Endonezya ve Tayland dilleri dahi öğrendiği nakledilmektedir. İkinci olarak Kavram tarihçiliği ve Filolojik Kavram Tahlili özelliğini zikreden yazar, bunu da Hamidullah Hocanın ileri derecede soyut düşünme kabiliyetine bağlar. Bundan dolayıdır ki İslam tarihine dönük kavramsallaştırmalar yapan bir tarihçi olarak örneklendirilmiştir. Yazar bu hususiyeti de “Vezirlik ve Merkezi İdare” ve “Haram kelimesinin anlamı” başlıkları ile örneklendirmektedir. Kitapta Hamidullah Hocayı diğer İslam tarihçilerinden ayıran başlıkları ise şu şekilde sıralanır: Sade bir dil kullanması, şahsi gözleme yer vermesi, yetişmesinde etkili olan isimlerin çeşitliliği ve büyüklüğü, çok yönlü ve boyutlu ilim anlayışı gibi başlıklar sıralanmıştır. İslam tarihini insanlık tarihinin akışı içerisinde ve onun bir parçası olarak değerlendirmiş, farklı ilim dallarını bu bakışla mezcederek yorumlamış olan Muhammed Hamidullah Hoca İslam tarihi yazıcılığında silinmez bir iz bırakarak bu dünyada ayrılmıştır. Ruhu şad olsun.
2024-11-05 19:25:20