Kitapta Roberto Bolaño, Guillermo Rosales, Thomas Bernhard, Sâdık Hidâyet, Dag Solstad, Sophie Mackintosh, Hang Kang, Erlend Loe, Jack London, Carlos María Dominguez gibi farklı dünyalardan yazarların romanları üzerine iki değerli yazarın okuma serüvenine dahil oluyoruz.
Yazarlar, “Diyaloglar”da nasıl bir yol takip ettiklerini şöyle anlatıyor:
“Öncelikle iki okur olarak kitapları ele alıp üzerlerinde konuşuyoruz. Yazmanın mutfağında bulunmanın getirdiği bakış da, bu okuma ve değerlendirme sürecine dahil oluyor. Okuduğumuz kitap üzerine düşündüklerimiz ve aldığımız notlarla buluşmaya geldiğimizde ikimizin de aklında acaba o nasıl okudu, nerelere dikkat etti, hangi bölümlerinden etkilendi gibi sorular oluyor.”
İyi ki iki yazar, Ayfer Tunç ile Murat Gülsoy “yazmanın mutfağında bulunmanın bakış”ını da biz okurlardan esirgemeyerek kitaplar üzerine düşüncelerini ve notlarını paylaşmışlar.
Okuduğumuz öykü ve romanların ayrıntılarını, hatta bazen ana olay örgülerini bile unuttuğumuzu, ancak zihnimizde kalanların bizi etkileyip değiştirdiğini söyleyen yazarların buluşmalarında konuştukları, altını çizdikleri, vurguladıkları hususlar şimdi bizim önümüzde.
İKİ YENİ OKUR KİTLESİMesela Arjantinli yazar Carlos María Dominguez’in büyük ilgi uyandıran novellası Kâğıt Ev’e dair söyleştikleri bölüme daha yakından bakalım: Novellanın yükselişinden bahsederek söze başlayan Murat Gülsoy, bu türde geçmişten günümüze Dönüşüm, Yaşlı Adam ve Deniz, Kâtip Bartleby, Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibi pek çok eser verildiğini belirttikten sonra Ayfer Tunç’un şu tespitiyle söyleşi koyulaşıyor: “İyi bir novellanın romandan daha çok tat verdiğini düşünüyorum.”
Öykü kadar kısa olmadığı için arkasından başka bir şey okumak gerekmediğini, bir oturuşta okunabildiğini ve bir anlatının bütünüyle içinize sızdığını hissedebileceğimiz bir tür olan novellalara gereken özenin gösterilmesi gerektiğini belirten Tunç, buna bağlı olarak ortaya çıkan yeni okur kitlesinin özelliklerini de sıralıyor:
“Yeni okur kitlesi, okumayı, algılamayı ve bir cümleyi soyutlayarak zihninde canlandırmayı seven bir okur kitlesi değil. İmge bombardımanından hoşlanmıyor. Kitaptan çok görsel dünyanın oluşturduğu başka bir anlayışın içine doğan yirmili yaşlardaki gençlerden bahsediyorum.”
Yazar video ve görsel bombardımanı altında kalan gençlerin içinden iki okur grubunun çıktığını düşünüyor:
“Bir okur türü görsele daha düşkün olduğu için az cümleli, çabucak, kolay okuyabileceği metinlerin içeriğinin zenginliğine bakıyor. Fakat bir okur türü de, o edebiyatın asıl büyüsünü, sözcüklerle kurulan dünyanın cazibesini keşfetmiş, onun peşine düşüyor.”
İşte Dünya Edebiyatı Üzerine Diyaloglar tam da edebiyatın büyüsünü keşfeden ve sözcüklerin izinden giden okurlar için bir rehber kitap.
2024-11-05 19:30:21