Yaşam >> Yeni Şafak Hayat


diplomasisi bizim için önemli


Link [2022-08-07 02:54:20]



Antarktika’ya şu ana kadar sekiz kez ayak basan, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Kutup Araştırmaları Enstitüsü Müdürü, “Buzulların Kaşifi” Prof. Dr. Burcu Özsoy, zorlu iklim şartlarına rağmen başarılı çalışmalarıyla adından söz ettirmeye devam ediyor. Dünyanın tarihine ve geleceğine ışık tutan Özsoy, dünyanın en soğuk, en kurak ve en izole yeri olarak bilinen yedinci kıta Antarktika’da araştırmalar yapıyor. 2019 yılından beri de Ulusal Arktik Bilim Seferlerinin koordinasyonu ve sefer liderliği görevlerini üstlenen Özsoy ile Kara Kutu Antarktika’yı konuştuk.

Geçtiğimiz günlerde 2. Ulusal Arktik Bilimsel Araştırma Seferi’nden döndünüz. 22 günlük yolculuğunuz nasıl geçti? Daha önceki gözlemlerinizden farklı olarak bu kez nelerle karşılaştınız? Cumhurbaşkanlığımız himayelerinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız uhdesinde ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda gerçekleşen İkinci Ulusal Arktik Bilimsel Araştırma Seferi (TAE-II) Norveç’in Tromso şehrinden başladı. Arktik Okyanusu’nun bir parçası olan Barents Denizi’nde gerçekleştirilen araştırma seferinde 14 bilimsel projeye dair örnekleme, ölçüm ve gözlem faaliyetleri gerçekleştirildi. 2019 yılında ilki düzenlenen bu seferin ikincisi, küresel ölçekte etki eden COVID-19 pandemisi sebebiyle ancak 2 yıl aradan sonra yapılabildi. Toplumda küresel iklim değişikliğinin bilinirliğinin arttığı hepimizin malumu. Birçok yaş grubundan katılımcılara verdiğimiz seminerlerde de bu farkındalığı görebiliyoruz. Arktik bölge küresel iklim değişikliğini etkileri ile Dünyanın diğer bölgelerine kıyasla 2 kattan daha hızlı bir ısınmayla karşı karşıya. Bu yıl seferimiz kapsamında gerçekleşen projeler de insan etkisinin kirleticiler olarak bu bölgede ne derece arttığının anlaşılmasına ve ayrıca ekosistemin yaşanan iklim değişikliğine ne şekilde tepki verdiği anlamaya yönelik projelere ev sahipliği yaptı.

Son seferinizde şahit olduğunuz kadarıyla iklim hızla değişiyor diyebilir miyiz?

2019 yılında 81 derece kuzey enleminde karşılaştığımız deniz buzu, bu yıl 82 derece enlemine kadar erişmemize müsaade etti. Tabii ki 2 yıl arasında bir kıyaslama yaparak “iklim değişiyor” demek doğru değil. İklim insan ömründen de uzun zaman dilimlerinde belirli bir bölgede yaşanan hava olaylarının bütünü. Ancak bilimsel literatüre baktığımıza bölgedeki iklim değişikliğinin özellikle son 40 yılda hızlanarak devam ettiğini görebiliyoruz. Çalışmalarımızın bir parçası olarak deniz memelilerinin de gözlemleri bu yıl gerçekleşti. Bu canlılar açısından Güney Okyanusu’nda canlılığın, Arktik’e kıyasla daha fazla olduğunu söylemekte bir mahsur görmüyorum. Ancak bilim insanlarımız, sonuçları ortaya koyabilmek için hem zaman serisi olarak veriler almaya hem de bu bölgeden ülkemize getirilen örnekleri analiz etmeye gerek duyuyorlar. Bu yıl hâlâ 2019 ve 2020’de gerçekleşen seferlerden bilimsel makalelerin sonuçlarının yayımlanmakta olduğunu görebiliriz. Gelecek yıllarda bu seferlerin sürekliliğini sağlayarak yıldan yıla değişimleri ortaya koyabilecek ve kutup bilimlerinde Türkiye markasıyla varlığımızı kanıtlayabileceğiz.

Peki, iklim krizinin çözümü için ülkemizdeki çalışmalar ne boyutta?Krizin çözümü için ülkemiz ve dünyada büyük fonlar ayrılmaktadır. Ortak projeler desteklenmekte ve iklim değişikliğine karşı ülkeler bilimsel çalışmalar ile altyapı, sosyo-ekonomik, teknolojik ve mekansal bağışıklıklarını arttırmaya çalışmaktadır. Ülkemizin, Paris iklim antlaşmasına taraf olması sonrasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na dönüştürülmüş ve bu soruna çözüm aranmasına ülkemizin verdiği önem ortaya konmuştur. Kutup bölgelerinde gerçekleştirdiğimiz projelerde, kurduğumuz istasyonlarda ve yaptığımız gözlemlerde, iklim değişikliğinin temel dinamikleri incelenmekte, canlılara etkisi araştırılmakta ve deniz seviyesi değişimleri gibi parametreler takip edilmektedir. Ayrıca, RASAT ve GÖKTÜRK uydularımız ile bölgede uzaktan algılama yöntemi ile deniz buzu ve buzullardaki değişim gözlemleri devam etmektedir.

Saha çalışmalarınız sırasında zorlu iklim şartları altında çalıştınız. Bilim dünyasında bir kadın mühendis olmak nasıl peki?

Türk bilim dünyasında erkek ve kadın bir çok değerli bilim insanımız bulunmaktadır. Özellikle kutup bölgeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Atok Karaali, Prof. Dr. Umran İnan ve Prof. Dr. Serap Tilav hocalarımızı saymak isterim. Antarktika kıtasına bilimsel katkıları nedeniyle üç hocamızın da isimleri kıtada belirli bölgelere verilmiştir. Bir kadın bilim insanı olarak kıtada deniz buzu, buzullar, uzaktan algılama ve iklim değişikliği konularında uzun yıllardır çalışmalar yapmaktan mutluluk duyuyorum. Antarktika kıtası okyanuslar ile çevrili bir kıta ve %98’i buzullar ile kaplı. Arktik ise Kuzey Okyanusu ve onu çevreleyen karaların kıyılarından oluşmaktadır. Henüz her iki kutup bölgesinin tam olarak anlaşıldığı ve her bölgesinin detaylı çalışıldığını söylemek mümkün değildir. Literatüre baktığımızda, çoğunlukla Yer Bilimleri, Sosyal ve Beşeri Bilimler, Canlı Bilimleri ve Fiziki Bilimler alanlarında çalışmaların yapıldığını görmekteyiz. Bu çalışmaların birçoğu kadın araştırmacılar tarafından yürütülmektedir. Ayrıca, diğer birçok dünya ülkesinde olduğu gibi ülkemizin düzenlediği ulusal seferlerimizin koordinasyonu ve sefer liderliği görevinde olmam sebebiyle söyleyebilirim ki, kadın bilim insanları, kutup araştırma faaliyetlerinde hem bilimsel hem de lojistik anlamda çok etkin rol almaktadır. Kutup araştırmaları, coğrafyası, lojistik imkânları, farklı doğası ve ekolojisi ile her bilim insanı için hem cezbedicidir hem de zorlu şartlara sahiptir. Bu kapsamda, ekip çalışmasının, kurallara riayetin, faaliyetlerin disiplin içinde yapılmasının ve teknolojik altyapının sunduğu tüm imkânlardan faydalanmanın önemi büyüktür. Kutup çalışmaları bu açıdan hem zorlu hem de bilimsel gelişime, keşfe ve yeni buluşlara açıktır. Seferlerimize projeleri ile katılan Türk kadın bilim insanlarımızın yeni tür keşifleri, akademik başarıları ve kutup coğrafyasının zorluklarının üstesinden gelmeleri bu konuda yeni nesilleri teşvik edecek ve daha çok kadın bilim insanımızın yetişmesine vesile olacaktır düşüncesindeyim.



Çok Okunanlar

2024-09-21 15:54:08