Yaşam >> Yeni Şafak Hayat


Benim için resimler hep eksik


Link [2022-03-13 04:11:14]



Kuyu metaforu ressam Hasan Çevik için özgürlüğün ve ışığın simgesi. Yeni eserlerini, “Kuyu” imgesi etrafında ören Çevik’in resimlerini Galeri Diani’de 25 Mart’a kadar görebilirsiniz. Sergiye ismine veren “Kuyu” imgesi, ilk kez bir leke olarak “Derinde” tablosunda ortaya çıkmış. Bir anlamda sanatçıyı kuyu kendine çağırmış. Zihninin lekeyi bir kuyu gibi algıladığını söyleyen Çevik, “Lekesel anlamda kuyu resmimde belirdikten sonra; kuyu ve figürlerin ilişkisi, o ilişkiye yüklediğim anlam beni keyiflendirdi” diyor. Ardından ilk resimde tasarladığı bu metaforu diğer resimlerinde de kullanmış.

Pandemi döneminde insanın kendi dünyasındaki anlam arayışı da sanatçıya ilham olmuş. “Bu metafor bana son iki buçuk senede altüst olan hayatlarımızı hatırlattı” diyen Çevik, herkesin evlerine çekildiği ve kaotik bir sürece girdiği o dönemde herkes gibi o da bir içe dönüş yaşadığını ve bu durumun onu bir çok şeyle yüzleştirdiğini ifade ediyor. Serginin adının “Kuyu” olmasına karar verdikten sonra “Kuyu ile ilgili neler var?” sorusunun cevabını arayan Çevik’in aklına ilk olarak Ümit Yaşar Oğuzcan’ın “Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktılar” dizeleri ve Şeyh Galip’in Hüsn-ü Aşk’ında bahsi geçen kuyu gelmiş. Çevik, Özellikle Şeyh Galip’in metaforunu pandemi sürecindeki arayışıyla çok örtüştüğünü söylüyor.

RENK PALETİM BANA BENZİYORSergide yer alan eserlerin neredeyse tamamı son dört ayda nihayete erdiğini söyleyen Çevik, aynı anda birden fazla resim üzerinde çalışarak ilerliyor. “Aynı anda çalışmak da bir anlamda resimleri kardeş kılıyor. Biçimlerde, renklerde kardeş kılıyor çünkü aynı paleti kullanıyorum” diyen Çevik’in aynı renk paletini kullanması resimleri arasındaki ahengin de otomatik olarak sağlanmasına neden oluyor. Bunu bir teknik gibi düşünerek yapmadığını söyleyen Çevik, “Ressamların bir kısmı büyük cam paletlerde çalışır, boyası bittiğinde paleti temizler ve rengi yeniden hazırlar. Benim paletim biraz kirli ve karmaşıktır. Bu şekilde çalışmak bana zor gelmiyor ama gören bazı arkadaşlarım hayretle, ‘Bu paletten nasıl renk çıkarıyorsun?’ diye soruyor. Benim hayatımda yoğun bir tempoda birçok şeyi aynı anda yaparak geçiyor” diyerek paletinin de kendisine benzediğini anlatıyor.FİGÜRLERİMİ DETAYLARLA İNSANLAŞTIRIYORUM

Resimlerinde ağaçlar, kargalar ve turnalar resmeden Çevik’in tüm bu biçimleri, insan figürlerinin yanında insanlaştırarak kullandığı figürler. “Resim yapmak, sizin bütün hayata, doğaya ve kendinize bakmanız, o bakıştan süzüp aldıklarınızı kendi üslubunuzla, bileğinizin gücüyle, malzemeyle ifade etmenizdir” diyen Çevik’in çizdiği nesneler, onun kattığı detaylar ile insanlaşıyor. “Resim yaparken karakter devreye girer ve resim sizin özgün dilinizle oldukları şeyden farklı amaçlara evrilebilir. Biçimleri deforme eder, anlamlar yükler ve bu şekilde resmedersiniz” ifadesinde bulunan Çevik, sanat ve hayatın Matruşka bebekleri gibi daima birbirinin içinde olduğunu söylüyor.

Ressam oldum demek iddialı“Ressam oldum” demenin iddialı bir şey olduğunu ifade eden Çevik, resmin bir sonu olmadığını söylüyor ve ekliyor; “Yaptığım resimlere bakıyorum, hiçbiri bitmemiş. ‘Keşke şunun şurasına şöyle bir şeyler yapsaydım’ diyorum ama sergilendikten sonra bu fırsat elden gitmiş oluyor. Eğrisiyle, fazlasıyla insanlara sunuyorum fakat bu resimler benim için her zaman eksik kalacak. Evet, ‘Kuyu’ tamamlandı, bitti ama ben bundan sonraki sergimde ‘Kuyu’nun üzerine ne koyabileceğim? Koyabilirsem mutluyum.” Sergilerinde devamlılık gibi bir derdi olmadığını söyleyen Çevik, sanatçının ister istemez eserleri arasında bir bağlantı ve tutarlılık olacağının da altını çiziyor. Sanatçıyı yakından tanıyan ya da eğitim almış bir gözün sanatçının eserleri arasındaki kopuşu ya da devamlılığı yakalayabileceğini de şu sözlerle ifade ediyor: “İster soyut resim yapayım; tamamen figürü kaldırarak, abstract resim yapayım… Yine de benim fırçam, malzemem ve tekniğim benim direkt kendi karakterimi -özgün olduğu için- ortaya koyar. Baktığınızda ‘Bu resim, şu adamın çalışmasıdır’ dersiniz. O yüzden oturmuş bir üslupta kısa süre içerisinde birbirinden kopuk eserler vermek neredeyse imkansızdır.” Sanatsal tutarlılığı yakalamanın bir süreç olduğunun altını çizen Çevik, “Ben kendi içimde sanatıma dair bir tutarlılığı yakaladıktan sonra cesaret edip eserlerimi başkalarıyla paylaşabilirim” diyor ve bu süreci sanatta üsluplaşma olarak gördüğünü söylüyor.Gezdiğim toprakları resmediyorum

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünde dersler veren Hasan Çevik, en büyük tutkusu olan resmin yanında turizm rehberliğini de aktif olarak yürütüyor. Hayatının merkezindeki işlerden biri olarak 16 senedir devam ettirdiği profesyonel turizm rehberliğinde ağırlıklı olarak Anadolu’yu gezdiriyor. Çevik, bir rehber olarak Anadolu’yu geziyor olmanın; o topraklardan geçmiş medeniyetlerin kültür-sanatını bilmenin ve bu sanatla görsel ve işitsel anlamda iç içe olmanın resim üslubuna hem renk hem de biçim olarak etki ettiğini söylüyor. Özellikle rehberlik mesleğinden arkadaşlarının resimleriyle karşı karşıya geldiklerinde onunla Anadolu’da benzer alanları gezdikleri için resimleriyle daha iyi bir ilişki kurabildiklerini söyleyen Çevik, “Kurguladığım çevreye baktığımızda Urfa’dan, Kars’tan, Orta Anadolu’dan ya da Kapadokya’dan ilhamla alınan parçaların bir araya gelerek benim atmosferimi oluşturduğunu görebiliyorsunuz. Resmettiğim taşlar, ağaçlar benim Anadolu coğrafyasında senelerdir gördüğüm, hatta gördüğümde sarılmak istediğim nesneler” diyor.



Çok Okunanlar

2024-09-23 02:26:11