Muristek
Komşularımızdan Bulgaristan’a son yıllarda gitmemiştim. Son gidişim 70’li yıllarda arabayla olmuştu. O dönemden aklımda, hırsızlar, sahte para bozanlar ve cepçiler kalmıştı. Bu kez uçakla gittim ve Sofya’daki büyük değişimi gördüm. Şehir imar edilmiş, modern binalar yapılmış 200 binlerdeki nüfus neredeyse 1.5 milyona çıkmış.
Dikkatimi çeken bir husus şehirdeki tarihi binaların çok iyi korunduğu idi. Yeni bölgeler yaratılmış, eski binalar restore edilmiş, sonradan maalesef bir kısmının ön cepheleri boyanmış ama o muhteşem yapıların her tarafındaki klimaların ana üniteleri ise güzelliğe biraz gölge düşürmüştü.
Yeşili bol şehir
Şehirde dikkatimi çeken hususlardan biri de yeşilin bolluğu ve yollardaki, meydanlardaki sanat eserleri oldu. Hepsi bakımlı ve korunmuştu. Bu arada trafik tıkanıklığı sorunu da yok gibi görünüyor. Çarşılarda ve pazarlarda gördüğüm herkes evinde de ciddi çiçekler yetiştiriyor ve kesilmişleri alıyorlardı.
Restoranlara gelince
Burada hijyen konusunda biraz sıkıntı olduğunu gözlemledim. Genel olarak ülkede en çok yenen et ve peynir çeşitleri... Zaten ananevi yemekler de bunların üzerine kurulmuş. Birçok tabak bizdeki isimlerle anılıyor. Shkembe çorba, musakka, sarma, dolma...
Şehirdeki hemen hemen bütün restoranların menüleri bunlardan oluşuyor. Sabah kahvaltılarda hayvancılığın gelişmiş olması nedeniyle süt-kaymak-peynir çeşitleri öne çıkıyor.Bir de ülkenin neredeyse her tarafındagülden yapılmış mamulleri satan dükkanlar mevcut. Kahvaltılarda da dünyaca ünlü gül reçeli vazgeçilmez…
Biz yolda yürürken girişi sanat galerisine benzeyen, üzerinde anlayamadığımız bir küçük tabela olan kapıdan bir sanat sergisi gezmek için girdik. Ve tesadüfen muhteşem bir restoranla karşılaştık.
Unica isimli bu restorana rezervasyon yapmak istediğimde aldığım cevap “Bu hafta yerimiz yok” oldu. Rica minnet o akşam için yer ayırttık. Aldığımız servisten ve birbirinden leziz yemeklerden çok memnun kaldık. Burada daha önceki günlerde yediğimiz Bulgar mutfağından uzaklaştık.
Kaliteli yemek
Başlangıçlarda ıspanak, limon ve zencefil ile bezenmiş çipura carpaccio ile kaparili dana tartar aldık. İkisinden de mutlu olduk. Arkadan istediğimiz hamsi, ton balığı, bottarga ve bitki kırıntıları ile spagetti farklıydı. Son olarak yavaş pişirilmiş dana yanaklarımızı denedik. Garnitürleri olan mantar, brokolive kızarmış sarımsaklı bebek patates ile servis edildi. Tatlı olarak tiramisu, beyaz çikolata ve ahududu tartölet tercih ettik. Yönetici ortak Atanas Balev, tüm misafirlerle ayrı ayrı ilgileniyor ve her soruya cevap veriyor.
Sonuç olarak Sofya’da makul fiyatlarla yemek yenilebiliyor, hem de kaliteli bir şekilde…