Yazarlar >> Milliyet


Öğret-menim! Sayende benim!


Link [2022-11-26 17:32:58]



Yaş 6:

İlkokula başladığım yılın 17 eylül sabahıydı; Ödü kopan ama hiç çaktırmayan pozumla sınıfta sırama geçmiş oturuyordum. Kara tahtanın önünde, tüm heybetiyle dikilen iri yarı adamdan gözümü alamıyordum. Biraz merak biraz da korkuyla inceliyordum öğretmenimi, Yahya Yardım’ ı!

Gözlerini herkesin üzerinde gezdirdi teker teker ve öğütler vermeye başladı hayata dair. Yanımdaki arkadaşıma adını sordu ve; ‘Ayşenur, sana öğüdüm; Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi sakın başkasına yapma, düsturun bu olsun hayatta!” dedi. Sıra bana geldiğinde ise gülümsedi ve ömrüm boyunca uygulamaktan vazgeçmeyeceğim, en zor anlarımda hatırladıkça yola devam edeceğim şu cümleyi söyledi; “Hayat bir bisiklete binmek gibidir; Pedalı çevirmeye devam ettiğin sürece düşmezsin!”

Yaş 10:

Anadolu Liseleri ve Kolejlere Giriş Sınavı hazırlıkları son hızla sürüyordu. Dershaneler, özel dersler ve küçücük çocukların omuzlarına bindirilen ders kisvesi altındaki görevler, yükler! İşte o zamanda karşılaştı yollarımız sevgili Meral Vuralhan ile! Türkçe dersi alıyordum ondan ve defterlerimin kenarlarının kırışıklığını mecburen ütüleyip sonra da koltuk minderinin altına koyup bir süre üzerinde oturarak düzeltmeye çalışan annemin düzensiz evladı olarak hayrandım Meral hocaya. Nasıl olmayayım; Anlattığı konuları tarih sırasına göre sıralayıp inci gibi yazısıyla düzenlediği o sarı teksir kağıtlarının kokusu hala burnumda! Ben ise ucu kırışık defterlerim, üstüne not alıp silmeye üşendiğimden karaladığım ödev kağıtlarımla düzen karşıtı bir partizan gibi oturuyordum utanmadan karşısında. Bir gün baktı, kendi kağıtlığından utanan ödev kağıdıma baktı ve; “Cansenciğim, anlıyorum ki felsefen; ‘En büyük düzen, düzensizliktir’, bu da bir görüş tabi lakin hissediyorum ki sen bir gün bu kağıt-kitaplarla çok iş yapacaksın, yazar mı olursun, şair mi bilmem ama bir an evvel barışsan iyi olur onlarla çünkü ileride tutkun olacaklar!” Dinledim onu, kehaneti gerçekleşti!

Yaş 14:

Orta son sınıftayız. Deli kan dolaşıyor damarda, yeni yetme çağın zirvesindeyiz. Yeni bir Türkçe öğretmeni gelmiş okula, eski köye yeni adetleri de yanında. Neymiş, her ders deyimler sözlüğü ve imla kılavuzu taşıyacakmışız sınıfta. Unutanlar olursa da sağlam bir ceza! Üfleyip püfleyip taşıyoruz yanımızda, niyeymiş çünkü her kelimenin doğru yazılışına bakmalıymışız bir daha çünkü bu yaşta yanlış öğrenilirse hep o kalırmış akılda. O gün bugündür imla kılavuzundan kontrol ederim yazılışları, bizi nasıl alıştırmışsa! Bir gün dersin ortasında bana baktı ve yarın iğne-iplik getirmemi ve sınıf perdelerinin sökülen yerlerini dikmemi söyledi. Şaşırdım, biraz da bozularak; “Niye hocam, derslerim iyi, kötü not mu aldım ki cezalandırıyorsunuz beni?” dedim. O da alakasının olmadığını sadece birisi dikecekti nihayetinde, onun da beni seçtiğini söyledi. Akşam evde kriz yarattı bu durum, annem; “Biz gözümüzden sakınıyoruz, okula perde diksin diye mi gönderiyoruz” diyerek ertesi gün soluğu okulda aldı. Durumu Ayten hocaya sorup acaba derslerle ilgili bir sorundan dolayı mı böyle yaptığını sordu. Ayten Hocanın cevabı hayata dairdi; “Hayır efendim, dersleri çok iyi Cansen’in. Yalnızca çok prenses! Hayatta bir gün yalnız kalabilir, onun işini yapacak birisi, arkasını toplayacak birileri olmayabilir. Biraz kendi işini yapsın istiyorum, hayatta kimse olmadan da ayakta durabilsin. Kendisini, kendi işini kendi yapacak güvende hissetsin!”

Ben o özgüveni 14 yaşından beri hissediyorum; Sayesinde!

Yaş 17’ de matematik öğretmeni Hüseyin Tercan’ı tanıdım; Çözemediğim bir soruyu kendisi rahatça çözünce, ’Vayy hocam, aferin valla” dediğimde, ’40 yıllık öğretmenim ilk kez bir öğrencim bana aferin diyor benden bundan keyif alıyorum’ diyebilen ve bana olgunluğu, başarmayı ve inanmayacaksınız ama matematiğin çok keyifli olduğunu öğreten sevgili öğretmenimi!

Yıllar geçtikçe çok değerli öğretmenler oldu hayatımda, beni ben yapan, biçim verip yoğuran ve şimdiki şekle sokan!

Öğrenmeye devam ediyorum ben hala, bu kez öğreten hayatın ta kendisi ama! 7 yaşında girip 70 yaşında çıkamadığın en büyük okul o aslında. Ne mi öğretir, çok şeyi, her şeyi! Önce alışmayı öğretir mesela. Sonra alıştığından ayrı koyar, özlemeyi öğretir. Sevmeyi, sevilmeyi, bir gün ağlıyorsak bir gün gülmeyi! İnatla devam etmeyi öğretir, kırılıp yıkılsan da yeniden başlamayı! Direnmeyi öğretir hayat!

Öğretmenler Gününüz Kutlu Olsun!

Hayat! Senin de! :)

…………………………………………*…………………………………………………….

Black Friday;

Eveeettt, işte geldi yine milletçe kutladığımız, kutladıkça harcadığımız bir bayrama daha!

Batı hayranlığımız arttıkça, cadılar bayramını kutladıkça, tercümesi ne yazık ki Black Friday’i de kutlamamak olmaz tabi, yakışmaz bize :)

Neymiş peki bu meşhur Cuma?

Söyleyeyim; Şükran Günü’nden sonraki 'cuma’ya denk gelen ve ünü yerküreyi sarmış bir indirim ve alışveriş çılgınlığı günü, kasım ayının dördüncü cuması! İsmini 1961 yılında Philadelphiya’da yaşanan akıl almaz bir izdihamdan alıyor. İndirim sebebiyle alışveriş yapmak isteyenler, mağazaları ve kaldırımları hınca hınç doldururken 12 kişi izdiham sırasında ezilerek ölüyor. Bu sebeple basın tarafından ‘Black Friday’ tabiri ile anılmaya başlayan bu alışveriş çılgınlığı, bugün tüm dünyada heyecanla yaşanıyor. Bu sene 25 kasımda kutlanacak bu gün için şimdiden billboardlar kapışılmış bile! Stoklar hazırlanmış, büyük indirim için, bindirimler çoktan yapılmış! Bu büyük kapitalizm bayramı için bayraklar asılmış, her şey planlanmış!

Yalan yok, ben de severim alışverişi, hem de bir kadın olarak deli gibi!

Ya beyler gerçekten de trip atmayan, kıskanmayan hele de alışveriş yapmayan bir kadın hayat ettiniz mi? Ettiyseniz nasıl bir hayal gücü var sizde pes! ‘Alışveriş sevmiyorum, yeni bir kıyafet-ayakkabı almak istemiyorum’ diyen kadını bir kapatıp açın, düzelir. Kilitlenmiştir o, panik yapmayın!

Ben şu ah-ı ömrümde şunu gördüm ki hayatta iki şey geri dönmez; Yaydan çıkan ok ve alışverişe çıkan kadın! Bunlar hayatta geri dönmez, boşuna beklemeyin!

Kadınları seveceksin ama anlamak için uğraşmayacaksın denir ya bakın o çok doğru. Yok çünkü bunun mantığı, izahı. Misal alışveriş; Alışverişte kadın mantığı şöyle; Ceket almaya diye çıktım, çok güzel bir elbise gördüm, o yüzden bu ayakkabıları aldım!

Yıllarca kandırmış bizi bilim adamları, Serotonin denen mutluluk hormonu, üç şeyde bulunur diye; Spor, seks ve çikolata. Değilmiş efendim, eksikmiş! Bir şey daha var ki en az bu üçü kadar değerliymiş. En büyük terapi, en kolay meditasyon, en keyifli bir aktivite daha varmış ki- bu hormonun dibiymiş. Peki bu neymiş? Tabi ki alışverişmiş!

Yaaaa ömür dediğimiz de bir alışverişten ibaret değil mi aslında?

Dünya bir dükkân, hayat bir alışveriş kuyruğu. Seversen sevilirsin, sayarsan sayılırsın, ararsan aranırsın. Ne ekersen onu biçersin işte. Arada tercih ettiğin, emek vererek edindiğin, hatalı, ayıplı, bozuk çıkabilir, yenisiyle değiştirirsin. İktisatta bu şöyle özetlenebilir;

Her şeyin fiyatı, herkesin değeri bellidir Ederinden fazla değer veren, kazıklanabilir!

Fiyatı olmayan şeye çöp, değeri olmayan kişiye; “Giderken kapıyı ört” denir!

Black Friday Alışveriş Bayramınız kutlu, cüzdanınız dolu olsun!

………………………………..*………………………………………

Hiç yakışmadı hiç;

Bir sanatçı düşünün; Geleneksel Japon sanatlarını, geleneksel Türk sanatıyla harmanlayarak iki kültürü kavramsal olarak birbirine bağlayan! Minyatür sanatıyla tasavvuf kültürü ve Zen kültürü arasındaki bağı kurgulayan! Ülkemizin gurur kaynaklarından!

Bir kadın düşünün; ‘Kadın çocuk doğurmuyorsa eksiği vardır. Kadının kadın olması için çocuk doğurması gerekir!” diyen bu ikisinin aynı kişi olduğunu düşünün bir de! Evet bu kişi Günseli Kato!

Katıldığı TV programında sarf ettiği bu cümlelerle birçok kadını inciten, hemcinslerini üzen kadın o!

Okumuş, kendini geliştirmiş, uzak memleketlerde eğitilmiş dediğimiz bir kadının bu söylemi, çocuk doğurmayı marifet sanmış ama asıl marifetin doğurmak değil doğurduğunu güzel yetiştirmek olduğunu anlayamamış bir kadınmış dedirtti! Şahsi eksikliklerini ancak bir çocukla tamamlayabilmiş ya da tamamladığını düşünen dışı modern, içi cahil bir mantalite! Sanatçı değip alkışlıyoruz da asıl sanatın vicdan olduğunu unutuyoruz işte! Çocuk doğurmamış kadını incitmek, üzmek ya da bu tercihi eksiklik olarak addetmek nasıl bir insanlık söylesenize!

Japonya'daki yaşamıyla ilgili; "Japonya’da kadınlar sessiz ve sözsüzdür’ demiş Günseli Kato, keşke o da sessiz kalsaydı, acıtmasaydı çocuğu olmayan - olamayan bunca kadının canını!

Kireç tutmuş kalpler içinde keşke kireç çözücü bulsalar! Kadınları da artık ağlatmasalar!

Tanrı kadının gözyaşlarını sayar, unutmasınlar!

………………………………………*……………………………………………

HAFTANIN EN’LERİ;

Haftanın Kaybı; Ünlü gazeteci, yazar ve spor yorumcusu Hıncal Uluç'un tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yumması oldu! Köşe yazarlığı kavramının duayenlerinden olan Uluç, keskin yazıları, sert eleştirileri ile tanınıyordu. Hıncal Uluç’a rahmet diliyor, Defne’ye sevgi ve selamlarımızı gönderiyoruz!

Haftanın Organizasyonu; 2022 FIFA Dünya Kupası’nın başlangıç töreniydi. İlk kez Arap dünyasında gerçekleşen Dünya Kupası'nın açılışında Güney Koreli BTS Grubu'nun solisti Jung Kook şarkı söyledi, yerel sanatçılar dans, göçebe kabilelerin yer aldığı halk oyunu gösterisi de gündeme ilk sıradan yerleşti. Ama en şahanesi, İngiltere- İran Maçında İranlı futbolcuların protestosuydu. İranlı futbolcuların milli marşlarını okumayarak ülkede devam eden Mahsa Amini gösterilerine destek olmaları, yüzyılın en anlamlı hareketlerinden biri oldu!

Haftanın Korkusu; Merkezüssü Düzce olan, 5.9 şiddetindeki deprem oldu! Olası bir İstanbul depremi korkusu ile yaşayan vatandaşlar İstanbul, Ankara ve Eskişehir’de de oldukça hissedilen bu deprem ile aynı kaygıları yaşayıp aynı soruları sordular birbirlerine; Depreme ne kadar hazırız diye! Valla onca tatbikat- hazırlık- hiçbir şey o şok karşısında uygulanamıyor bence. “Çök-kapan- yat” yerine sallanan avizeye bakıp depremin bitmesini bekliyoruz işte! Allah hepimizi korusun demekten başka bir şey de yok gibi gözüküyor elde!

Haftanın Kazası; Amasya'nın Merzifon ilçesinde, tiyatro oyuncularını taşıyan minibüs ile bir kamyonun çarpışmasıydı! “Baş Belası” isimli oyunu sahnelemek üzere yola çıkan oyunculardan 3’ü öldü, 8’ i de yaralandı. Memleketin dört bir yanına sanat ulaştıran bu değerli oyuncular, kıymetli insanlara başsağlığı ve geçmiş olsun diyorum. Baş belası değil, baş tacımızsınız siz bizim diye de ekliyorum!

Haftanın Hainliği; PKK/YPG terör örgütü tarafından Suriye'nin Ayn El Arab bölgesinden ateşlenen 5 roketin, Gaziantep'in Karkamış ilçesine düşmesiydi! 3 okulun hedef alındığı saldırıda ölenler arasında çocuk ve öğretmenlerin de olduğu bildirildi! Okulu hedef almak nedir ya, nasıl bir vicdansızlık, nasıl bir hastalıktır bu! Ufacık masumlardan, günahsız insanlardan ne istediniz, gücünüzle ancak onlara mı yetebildiniz! Kendi kanınızda boğulun inşallah! Masum insanların, tertemiz yavruların elleri yakanızda, kabuslarınızda olsun her iki cihanda da!

CANSEN ERDOĞAN



Çok Okunanlar

2024-09-20 11:59:46