Yazarlar >> Milliyet


Ne konseptler gördü bu gözler!


Link [2022-08-21 10:04:30]



Neredeyse 25 yıllık otomobil yazarlığım süresince öyle konseptler gördüm ki, asla fuar alanlarından dışarı çıkma şansına sahip olamadılar... Hatta bence, çıkmamaları daha hayırlı bile oldu...

Neredeyse 25 yıl filan olmuştur herhalde otomobil yazmaya başlayalı... Gazetecilik 30 yılı çoktan geçti zaten... Bu sürede elbette “hallice bir otopark dolusu” araç kullanmışımdır. Gördüklerimi ve yazdıklarımı, haber yaptıklarımı ise hesap edemiyorum henüz... Ancak geçen gün, gördüğüm “garip gurip” konseptleri düşündüm durup dururken... Birçoğu üretilmedi zaten. Bir bölümü de üretime girerken öyle değişti ki, sadece ismi kaldı, “anası bile tanımaz” hale geldi!

Zaten konsept dediğimiz şey, 3 farklı amaca hitap etti bugüne kadar... Ya markanın fuar standına ilgi çekmek için “şov otomobili” olsun diye geliştirildi ya da markanın vizyonunu, teknolojisini göstersin diye sergilendi. Çok az kısmı da, yakın zamanda üretilecek bir modelin “ön gösterimi” niteliğini taşıyordu ki, genelde Fransız markaları bunu çok yapıyordu.

Peki, bugüne kadar hangi garip konseptleri gördüm fuarlarda, ne oldular sonunda, seçmece “ortaya karışık” bir yazı yapalım dedim, “şık durur” hem de fotolu filan...

Volvo T6 Roadster (2005)

Görmesem de haberini yaptığım bir konseptti. Manasını anlayamadığım bir şekilde Volvo, Amerikanlara özenmiş hatta bana göre Chrysler’ın başarısız denemesi “Prowler” modelini taklit etme düşüncesine kapılmıştı. Sırf Amerikan pazarını etkilemek için üstelik... Markanın tarihinde görmediğim bir “geçmişi” yansıtan bu konsept, 3.0 lt turbo beslemeli 6 silindirli bir motorla yürüyordu.

Peugeot e-Doll (2000)

İsmini her duyduğumda, çok uygunsuzmuş hissi uyandırsa da, Peugeot’nun oyuncakçı dükkanı vitrinlerine layık tasarladığı 4 konseptlik “City Toyz” (kent oyuncakları) topluluğunun bir parçasıydı. 2000 yılında Paris Motor Show’da diğer kardeşleriyle birlikte sergilenen bu araç, 3 kişilik ve elektrikliydi. En büyük özelliği de, arkasında bagaj niyetine “çıkarılabilir şeffaf alışveriş çekmecesi” tarzı bir şeyin bulunmasıydı. Peugeot, fuarda bunun için plastik toplarla doldurmuştu, ki hedef kitle çocuklara şirin görünmüştü. Ne mi oldu? Zaten Peugeot’nun başlatacağı tasarım yarışmasını duyurmak için yapılmıştı, görevi bitince tarihe karıştı...

Renault Symbioz (2017)

Şu sıralar “merhum” olan Frankfurt Otomobil Fuarı için hazırlanan “Symbioz” konsepti, markanın 2030 vizyonunu, otonom sürüşlü yani sürücüsüz de gidebilen teknolojilere olan “yakınlığını filan göstermek amacıyla geliştirilmişti. Renault, diğer elektrikli konsept ve modellerinde olduğu gibi “İçinde illa ki ‘Z’ harfi geçsin” diyerek “Symbioz” adını vermişti. Bir de iddiası vardı: “Evinizin bir parçası gibi tasarlandı.” Yani siz yoldayken, evinizin salonundan hiç ayrılmamış gibi hissedecek, hatta belki terlik ve pijamanızı bile çıkartmayacaktınız, kim bilir? Ama bu konsept, bugüne kadar “Şişşşt konsept!” denilmekten kurtulamadı. Sadece tasarımından bir miktar alınıp, yeni nesil elektrikli Megane’da kullanıldı.

Citroen Berlingo Berline Bulle (1996)

Fransız üreticilerin, Paris Motor Show’a “illaki farklı” şeyler getirme çabasının bir ürünüydü bu da... Citroen’in “Ticari bir model olan Berlingo’dan ‘2CV’ gibi bir efsane çıkarabilir miyiz?” düşüncesiyle geliştirdiği bu konsept, maalesef fotoğraftaki arkadaşların yüzündeki “gülüşü” haklı çıkaracak kadar “saçma” idi. “Bir Berlingo’yu al, arkasını kes ve yuvarla...” şeklinde tarif edilebilecek aracın, fuar dışında bir hayatı olmaması Citroen için de bir kazanç olmuştu, eminim...

Toyota Pod (2001)

Öncelikle Tokyo Motor Show için geliştirilse de, daha sonra Avrupa’da da sergilenen “Toyota Pod”, Sony firmasıyla iş birliği içinde üretilmişti. Pod, yapay zekâ sistemleriyle donatılmıştı, yani Japonların seveceği türden, bir zamanların “tamaguçi” oyuncaklarını andıran bir konseptti. Alışveriş listeleri oluşturabilen, müzik ve radyo çalabilen, tepkilerine ve sürüş şekline göre sürücünün ruh halini değerlendirebilen, ruh halini nasıl iyileştirebileceğine ilişkin tavsiye yapabilen, hatta sürücüsünün ruh haline göre farklı ışıklar yakabilen bir otomobildi. Bir köpeğin kuyruğu gibi sallanan anteni bile vardı. Geleceğin otomobili olmak için çok fazla “zıpır”dı ama iyi denemeydi.

Honda Fuya-jo (1999)

Gittiğim ilk Tokyo Otomobil Fuarı’nda gördüğüm Honda Fuja-jo’yu nasıl unutabilirim ki? Tokyo’nun hareketliliğine de vurgu yaparcasına (aslında İstanbul için söylenir) “uyumayan şehir” anlamına gelen bir isim seçilmişti. Evet “tipsiz” olmakla birlikte tam bir diskotek havası taşıyordu. İçi tam bir gece kulübü, diskotek havası versin diye “özenle” tasarlanmıştı. Koltuklarıysa bar taburesinden halliceydi. Fuarda olan, fuarda kaldı!

Chrysler Atlantic (1995)

Adı çok “romantik” olsa da, bana kalırsa “Atlantik’i geçemeyecek” bir konseptti. Bugatti’nin efsanevi ve dünyanın en pahalı otomobilleri arasında yer alan 1938 Bugatti Type 57SC Atlantic modelinin kötü bir kopyasıydı. Hem de adıyla birlikte. Ön radyatör ızgarasının üzerinde yer alan amblem ise “bıyık” gibi duruyordu. Üstelik sıradan 2.0 lt 4 silindirli bir motoru mevcuttu. Bir süre öncesine kadar Chrysler Müzesi’nin sakinleri arasındaydı...



Çok Okunanlar

2024-09-22 18:37:35