Havanın iyice soğuması ve ortalıkta dolaşan pek çok virüs sebebiyle, yine en büyük derdimiz bağışıklık sistemimiz oldu. Hepimizin bağışıklık sistemimizin sürekli bir takviye vitamin, mineral ile desteklenmesi gerektiği yönünde bir algısı var. Oysa bağışıklığımız desteklenmesi gereken değil; işleyişi bozulmaması gereken bir kurgu. Kronik bir hastalık ya da ısrarla yaptığınız bir yanlış yoksa, o zaten muntazaman çalışır. Bize düşen onun işleyişini bozmamak...
Sürekli bir şeyleri eksik veya yanlış yediğimize inanmamız ise bir başka sorun. Oysa modern çağın insanın sorunu eksik beslenme değil; aksine fazla tüketme. Birçok kronik hastalığın sebebi fazla yememiz. Bağışıklık sistemimizin işleyişini bozmamak için yapılacakları da çok iyi biliyoruz aslında; yeterli, çeşitli ve dengeli beslenme, iyi bir uyku, spor yapmak ve alkol ile sigaradan uzak durmak. Ancak biz bir takviye alarak uyumadığımız uykunun, yapmadığımız sporun, yanlış beslenmenin yerine geçsin ya da içtiğimiz sigara, alkolün zararlarını telafi etsin istiyoruz. Ancak aksine, bu takviyelerin zararı artırabildiğine dair çok sayıda bilgi var artık elimizde. Sigara içip, A ve B vitamini takviyesi alanlarda akciğer kanseri riskinin arttığı tespit ediliyor. Kanser hastalarında yapılan çalışmalar da bize aynı şeyi söylüyor; vitamin takviyesi alan kanser hastalarında hastalığın nüksetme ihtimalinin arttığı...
D vitamini desteği
Rutin olarak kullanmamız gereken tek vitamin D vitaminidir. Güneşten sürekli korunduğumuz için vücudumuzda sentezi yeterli değil ve dışarıdan mutlaka takviyesi önerilir. Bağışıklıkla ilgili, magnezyum, çinko, C vitamini ve B komplekslerin ise eksikliğine dair önemli bir belirtimiz yoksa veya kan tahlilleri bize normal olduğunu söylüyorsa, takviyesini almaya gerek yok. Size önerilen herhangi bir vitamin takviyesini kullanmadan önce tahliller ile neyin eksik olduğunun belirlenmesi ve yaşam şeklinizin, varsa şikayetlerinizin ve ailesel de olsa eğilimli olduğunuz hastalıkların belirlenmesi gerekiyor. Körü körüne size vitamin takviyesi verilmesi, amacın tam aksine bağışıklık sisteminin aşırı aktivasyonu, kanser oluşumu, kanama eğiliminin artması, gastrointestinal sistem bozuklukları yaratabilir. Tüm bunlardan sonra eksikliklerin belirlenip, mümkünse damardan tedavilerle belli aralıklarla verilecek takviye en ideal yöntem. Diğer türlü en masum, en az yan etki, karaciğer ve böbreklerinizin aşırı yıpranması olur.
Takviyeler üzerine...
Ağızdan alınan vitaminlerde bir başka önemli sorun, vitaminin biyolojik faydasının ne olduğu... Birçok sağlıklı kişi, takviye alıyor. Kan testleri, sonrasında değerlerinin arttığını da gösteriyor. Ancak bu durum, vitaminlerin ne kadarının hücrelere geçtiği ile ilgili bir veri sunmuyor. Bazı hastalıkları olan kişilerde bu vitaminlerin daha kolay özümsenebilen formlarını da seçmek gerekebilir. Ancak bunların hepsinin, doktor muayenesi ve kararı ile uygulanması gerekiyor.
Her gün televizyon ekranlarında ya da sosyal medyada bize birileri bir takviye veya diyet dikte ediyor. Ancak, hepimizin çok farklı olduğunu unutmayalım, birimize iyi gelen reçetenin diğerimize de iyi geleceğini beklemek günümüz bilim ve teknolojisine yakışan akıl ile uyuşmuyor. Hepimizin genleri, hücreleri ve hücrelerin işleyişi farklı; birimize iyi gelen diğerimize kötü de gelebilir. Sağlığımızı dedikodulara göre değil; farklılıklarımıza göre biçimlendirmeliyiz. Hayat tarzımızı, stilimizi, yediklerimizi, içtiklerimizi ve deneyimlediğimiz her şeyi şuna buna göre değil de genlerimize göre seçmeliyiz. Yani hepimizin bağışıklığına iyi gelecek bir besin veya takviye yok!
Bilimin ışığında sağlıklı günler dilerim…
2024-11-10 06:55:30