1 Ekim’de başlayan 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali, bu akşam gerçekleşecek ödül töreniyle sona erecek.
Yeşim Ustaoğlu, Ahmet Mümtaz Taylan, Azra Deniz Okyay, Harun Tekin, Haydar Ergülen, Nurgül Yeşilçay ve Uğur İçbak’tan oluşan jürinin, ‘59. Altın Portakal’ ödülleri için seçim yapacağı filmler şöyle:
‘Ayna Ayna’, ‘Bir Umut’, ‘Bomboş’, ‘Gidiş O Gidiş’, ‘Hara’, ‘Iguana Tokyo’, ‘Kar ve Ayı’, ‘Karanlık Gece’, ‘LCV’ ve ‘Kurak Günler’.
Adana ve Antalya’da eskiden ödül alanlar hep ticari/popüler filmler ve Yeşilçam’ın yıldızlarıydı.
Yıllar içinde Altın Portakal ve Altın Koza, İstanbul Film Festivali’ne benzedi, sanat filmlerinin yarıştığı festivallere dönüştü ikisi de…
Akademik çalışma
Galatasaray Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ece Vitrinel’in geçen ay Adana’daki ‘Film Festivali Sempozyumu’nda yaptığı sunumun başlığı, ‘Nedir Bu ‘Festival Filmi’ Denen Garabet? İmkansız Bir Tanım Üzerine Düşünceler’di...
Araştırma için, “Festival filmi dendiğinde aklınıza ilk ne geliyor?” diye sorulduğunda birinci sırada çıkan yanıt şu:
“Anlaşılmazlık.”
2004 yılındaki Uğur Yücel’in ‘Yazı Tura’sından bu yana Antalya’dan, 2007’deki Sırrı Süreyya Önder’in ‘Beynelmilel’inden bu yana da Adana’dan hiçbir popüler filmin ödülü yok. 2005’ten itibaren Antalya’da, 2007’den sonra da Adana’da hep ‘sanat filmleri’ yarıştı ve ödül aldı.
Taşdiken’in çıkışı
Bu yıl Antalya’da yarışan ‘Hara’nın senaristi ve yönetmeni Atalay Taşdiken’in filminin gösteriminden sonra söyledikleri Türkiye’de film festivallerinin geldiği nokta adına önemli. Taşdiken şöyle dedi:
“Bu filmi Antalya’ya gönderdiğimde, seçileceğine dair çok ümidim yoktu. Çünkü artık festivallerde öyle klişe, öyle kalıp anlayışa doğru gidiyoruz ki... Mutlaka sonu umutsuz bitmeli, mutlaka sonu belirsiz bitmeli, mutlaka film karamsar olmalı gibi klişenin içine sanat sinemamız sıkıştı. Artık buradan çıkmamız gerekir. Gerçekten bu filmi yarışmaya değer bulan ön jüriye teşekkür ediyorum, bize böyle seyirciyle buluşma imkânı verdiler.
Benim sinema yapmakla ilgili derdim insana ulaşmak, insanların kalbine dokunmak.
Elbette film yapmakla ilgili çok başka motivasyonlar olabilir. Buna da saygı duyarım, ama kendi adıma seyirciye dokunamadığım, ulaşamadığım filmlerimi başarısız addederim. Filmden çıkarken birkaç seyirci, ‘Yeşilçam tadı var bu filmde’ dedi... Evet, belki doğru olabilir, ama sadece şunu anlatmaya çalıştım. Bu kadar yoğun gündemlerin, bu karamsar bir hayatın içerisinde insanlara umudunuzu yitirmeyin demek istedim, umarım karşılığını bulur.”
Bu yılki jüri bakalım, Taşdiken’in dikkat çektiği festival filmi klişesini yıkıp, popüler/ticari filmlere ‘Altın Portakal’ın kapısını aralayacak mı, yoksa ‘sanat filmlerini ödüllendirmeye devam’ mı diyecek?
YENİ ZELANDA’DA DOĞDU ‘AMERİKALI TÜRK’ OLDU!
59,Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yarışan ‘Hara’ filminin başrol oyuncuları Serkan Ercan, Nehir Erdoğan, Dolunay Soysert ve Isabella Haddock.
Isabella Haddock, ilk başrolünü senaryosunu Mustafa Kaymak’ın yazdığı, Scott Aharoni ile Dennis Latos’un New York’ta çektiği, Tribeca Film Festivali’nin ‘Jüri Özel Ödülü’ verdiği ‘Leylak’ta oynadı.
ABD’de yaşayan 14 yaşındaki Isabella Haddock’un filmde oynamasının sebebi, ‘Hara’nın cast direktörlüğünü yapan Harika Uygur’un onu ‘Leylak’ta izleyip, beğenmesi... Filmin yapımcısı Baran Seyhan, “Türkiye’de 1.5 yıl, o yaşlarda at binen bir oyuncu aradık, bulamadık. Harika Hanım, onu bir filmde izleyip, beğendi. Audition (Deneme çekimi) yapıldığında tek kelime Türkçe bilmiyordu. Altı ayda çevrim içi kurslarla Türkçe öğrendi” dedi.
Haddock hakkında bilgi için Google’da arama yapınca IMDb’de şu çıktı karşıma:
“20 Şubat 2008’de Auckland, Yeni Zelanda’da doğan uluslararası ödüllü Amerikalı-Türk aktris.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Başlamak için mükemmel olmak zorunda değilsin; fakat mükemmel olmak için başlamak zorundasın.” (Zig Ziglar)
2024-11-11 02:30:54