MEB ve YÖK’ün açıkladığı sayısal veriler müthiş!
Hemen her alanda düne göre büyük yol katettik.
Okul, öğrenci, öğretmen ve mezun sayılarındaki artış oranları, tüm ülkeleri kıskandıracak düzeyde.
Yani bir anlamda eğitimde erişebilirliği sağlamış durumdayız. Şimdi sıra kalite ve istihdama yönelik yeni düzenlemelerde.
Peki, bu noktada eğitimi geleceğe göre yeniden yapılandırıyor muyuz?
Defalarca yazdık, bir kez daha hatırlatmakta yarar var.
Dünya çok değişti, değişmeye de devam ediyor.
Ekonomiden tarıma, iklimden sağlığa, iletişimden sosyal yaşama, bırakın bir asır öncesini, 10 yıl öncesine göre bile her şey çok farklı.
Peki ya eğitim? Bu değişime ne kadar ayak uydurdu?..
Sınav odaklı eğitimden vazgeçip, üretim odaklı eğitime yönelebildik mi?
Yüz binlerce istihdam fazlası olan alanlarda üniversite kontenjanlarını azalttık mı?
Önce kalite diyebildik mi?
Yarım asırlık müfredat programlarını yeniledik mi?
Tanımlanmış ve eğitimi yapılan geleceğe yönelik meslek yelpazesini genişletebildik mi?..
Üretim odaklı eğitim
Sınav ve diploma odaklı, statükocu, ezberci, dayatmacı eğitim yüzünden sadece çocuklarımızın değil, ülkemizin geleceğini riske sokuyoruz.
Diplomalı işsiz sayımız her geçen gün artıyor. Çünkü verdiğimiz eğitim ve diplomalar ile gelişen sektörler birbiriyle örtüşmüyor.
Örneğin ekonomi ve medya neredeyse tümüyle değişti, dijital ortama kaydı.
Peki, iktisat ve iletişim fakültelerinin eğitim programlarında en ufak bir değişiklik oldu mu?
Evet demek o kadar zor ki!
Küresel ısınma, iklim değişikliği, kuraklık ve kıtlık gümbür gümbür geliyor. Çağın felaketi yaşanacak deniliyor.
Peki, ziraat fakültelerinin eğitim programlarına yeni açılımlar getirildi mi?
Keşke gönül rahatlığıyla evet diyebilsek.
Deprem, sel, erozyon gibi doğal afetler ve salgın hastalıklar nedeniyle büyük felaketler yaşadık, yaşamaya da devam edileceği söyleniyor.
Peki, mühendislik ve tıp eğitiminde değişen bir şey gördünüz mü?
Var ama o kadar cılız ki.
İç ve dış göçler dünyanın en önemli sorunlarından biri. Yarattığı iç ve dış etkiler A’dan Z’ye her şeyi etkiliyor.
Peki, bu konuda hangi araştırmalar yapıldı? Hangi fakültelere ek dersler konuldu, geleceğe yönelik hangi önlemler alındı?..
Laf çok, icraat yok.
Yükseköğrenimde tablo böyle de ilk ve orta dereceli okullarda durum farklı mı?
İncir çekirdeğini doldurmayan konulara harcadığımız enerjinin ne kadarını günün ve geleceğin koşullarına daha iyi uyum sağlayacak yurttaşlar yetiştirmek için harcadık? Zamanımızın ne kadarını müfredat programlarını geliştirmek için kullandık?..
Ciddi teknoloji firmaları, piyasaya sürdükleri ürünlerin en ez birkaç model gelişmişini, olası bir rekabette dezavantajlı bir duruma düşmemek için her daim ellerinin altında tutuyorlar ve kazanan hep onlar oluyor!
Geleceği yakalamak istiyorsak, tıpkı onlar gibi eğitimde de hep birkaç adım önde olmalıyız!..
Nereden başlamalıyız?
Kabahatli aramak yerine dünü dünde bırakıp, yarın için ne yapabiliriz sorusuna odaklanmalıyız.
Her şeyden önemlisi de sadece kendimizi değil tüm ülkeyi ilgilendiren bu konuda, iktidarıyla, muhalefetiyle, öğretmeniyle, velisiyle, kısacası eğitimin tüm paydaşlarıyla güç birliğine gitmeliyiz.
Önce sağlıklı bir durum tespiti yapıp, sonrasında geleceğe yönelik projeksiyonlar ve kalkınma planları çerçevesinde yeni arayışlar içerisine girmeliyiz.
Örneğin dünya nereye gidiyor, bizim stratejik hedeflerimiz neler, üretim ve istihdam mı yoksa sınav odaklı eğitime ve diplomaya devam mı?
Evet, eğitimde çok yol katettik ama diplomalı işsiz sayımızda da her yıl yeni rekorlar kırıyoruz.
Diplomalı her işsiz, sadece ailesi için değil ülkemiz için de büyük bir baş ağrısıdır. Sadece bunu bilip, ona göre yol katetsek o bile bizi doğru noktalara götürecektir.
Özetin özeti: Yapacak çok iş var. Özellikle de eğitimde.
2024-11-10 09:32:59