Salona girdik, yerimize oturduk, salon dolu, sahnedeki ekrandan bir göz bize bakmakta. Aşağıya, yukarıya, sağa sola, dört dönüyor, bizi gözetliyor. “Büyük Birader’in Gözü Üstümüzde” evet. Birazdan dumanlar arasında “1984”ün distopik dünyasına giriş yapacağız. Orwell’in 1949 yılında yayımlanan, lanet olsun ki hiç eskimeyen, 70 küsur yıllık hayranlık veren bir öngörünün ürünü olan romanının dünyasına: “Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya”. Hakkında yazılan yazılarda “Roman distopik bir dünyada geçer” cümlesini her gördüğünde ürperiyor insan.
Murat Daltaban rejisi
George Orwell’in klasik romanı “1984”, güncelliğini hiç kaybetmediği gibi muhtelif uyarlamalarıyla her zaman sahnelerin de gözdelerinden oldu-oluyor. Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu’nda Murat Daltaban tarafından Robert Icke ve Duncan Macmillan tarafından yapılmış çağdaş bir uyarlamasıyla (Sahnelendiği ülkelerde çok beğenilen bir uyarlama ve 2021’de çıkan haberler, yazarların “1984”ü beş bölümlük mini diziye uyarlamakta olduğunu müjdeliyordu) sahneleniyor. Nefes almadan izlediğiniz inanılmaz çarpıcı bir reji, elbette sinir bozucu ama sarsıcı -ki sarsılmaya çok ihtiyacımız var- bir oyun. Işık tasarımından (Cem Yılmazer) koreografisine (Tan Temel), dekorundan (Cem Yılmazer ve Burak Etöz) kostümüne (Tomris Kuzu), müziğinden (Oğuz Kaplangı) video tasarımına (Okan Temizarabacı) her unsuru ayrı ayrı ve bütün olarak övgüyü hak ediyor. Ve tabii bu bütünde bütün enerjileriyle var olan Nilüfer’in parlak oyuncu ekibi: Adem Mülazim, Ayşe Gülerman Kum, Batış Ayas, Batuhan Pamukçu, Gökhan Kum, Mert Tiryaki, Oğuzhan Ayaz, Pınar Hande Ağaoğlu, Cihat Temel. Oyun Ayberk Erkay’ın çevirisiyle oynanıyor, yardımcı yönetmen İbrahim Ersoylu.
Yaşayan bir tiyatro
Nilüfer Kent Tiyatrosu her gittiğimde sanata ve hayata dair içimi umutla dolduran genç, dinamik bir ekibe sahip, gerçekten yaşayan, taze bir soluğu olan bir tiyatro. Yıllarca DOT ile pek çok yeniliğe, cesur ve parlak işe imza atan Murat Daltaban’ın Genel Sanat Yönetmeni olarak gelmesi de kuruma yepyeni bir ruh, bir coşku katmış durumda. Herkesin gözü parlıyor ki bu şu sıralar çok rastladığımız bir manzara değil. Sanatın ve birlikte severek, inanarak iş yapmanın gücü.
Murat Daltaban ve Özlem Daltaban akla gelmedik yerleri tiyatro mekânına çevirme konusunda azimli ve tecrübeli bir ikili, en son İstanbul’da DOTOrmanda ile pandemi sonrası açık havaya çıkmışlardı, şimdi de Nilüfer’e gelir gelmez Balat Atatürk Ormanı’ndaki ‘Ormandaki Kulübe’de oyunlar sahnelemeye başladılar. Bu sefer de ne zaman belediyeye ait eski pancar deposundan söz edilse “Orada ne güzel tiyatro yapılır” cümlesi çıkıyordu Murat Daltaban’ın ağzından. Benim için işin güzel tarafı, karşısında da bu konuda onunla aynı heyecanı taşıyan, Nilüfer Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Nejla Aslan’ı, Nilüfer’in sanatla iç içeliğinden gurur duyan, konuşmasında sanatın özgür olduğunun, yasakların olmadığı bir anlayış benimsediklerinin altını çizen Belediye Başkanı Turgay Erdem’i görmek oldu. Özetle, Nilüfer’de geçirdiğimiz hafta sonu, bir yerel yönetim tiyatroyu, sanatı gerçekten desteklediğinde neler olabileceği üzerine düşündürdü en çok.
Sanatla dolu köy Misi
Nilüfer’e ziyaretimiz sadece tiyatroyla sınırlı kalmadı. İkinci gün tarihi Misi köyü idi istikametimiz. Yeni adıyla Gümüştepe Mahallesi. Burası daracık sokakları, Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan evleriyle masal köyü gibi bir yer. Şimdilerde sanat köyü haline getirilmiş, evler bir bir restore edilerek Fotoğraf Müzesi, Edebiyat Müzesi, Çocuk Kütüphanesi, Sanat Kahvesi, İpek Evi gibi yeni kimliklere bürünmüşler. Bunların kimi örneklerde olduğu gibi tabela asılıp bırakılmış göstermelik binalar olmadığını belirtmek isterim.
Fotoğraf Müzesi’nde kuruluşunun beşinci yılı nedeniyle “Misi’den Gümüştepe”ye adlı bir sergi açılmış, küratörlüğünü Engin Özendes’in yaptığı, Murat German, Sıtkı Kösemen ve Timurtaş Onan’ın fotoğraflarından oluşan bir sergi. Ayrıca fotoğrafın tarihine dair pek çok değerli bilgi, belge mevcut müzede. Edebiyat Müzesi’nde ise bir fanzin sergisi var şu sıra. Her zaman görebileceğiniz koleksiyonunda ise 185 yazar ve şairin eskizleri, daktiloları, mektupları, gözlük, kalem, pipo gibi kişisel eşyaları. Arkadaş Z. Özger’in el yazısıyla yaptığı “alınacak kitaplar listesi” Ali Özpalanlar tarafından müzeye bağışlanmış, tıpkıbasımını kartpostal olarak edinebiliyorsunuz mesela.
Son olarak Gölyazı’daki Apollonia Nekropol Arkeoparkı’nı ve kazı çalışmaları devam eden antik tiyatro alanını ziyaret ettik. Kafamızda “Acaba tiyatro yapmak için yeni bir mekân daha mı?” sorusuyla Nilüfer’den ayrıldık.
2024-11-10 06:23:13