Yazarlar >> Milliyet


Devşirmek satış getirmedi!


Link [2022-09-11 09:12:30]



Dünyaca ünlenmiş markaların bir dönem işbirliği içinde oldukları üreticilerle ya da kanatları altında tuttukları markalarla “devşirdikleri” modeller, onlara başarı yerine ciddi “baş ağrısı” getirmişti...

Son dönemlerde markaların yaptıkları evlilikler, derin işbirlikleri sayesinde birbirine benzer modelleri daha fazla görmeye başladık. İyi mi oldu yoksa kötü mü, bunları tartışmayacağım elbette. Ancak bildiğim bir şey varsa, günümüzde yapılan işbirlikleri ve “aile içi paylaşımları” sonucu ortaya çıkan modeller, genelde sanki geçmişteki başarısızlıklardan ders alınmışçasına daha verimli gibi durmakta. Zira geçmişte bu “devşirme” ya da logo değişimi işi, maalesef pek de iyi yürümüyordu.

Gene olarak büyük markaların pazardan daha fazla pay alabilme, rakipleriyle rekabet edebilme, model yelpazesini genişletme hayalleriyle sarıldığı “devşirme” çözümler bir türlü istenilen başarıyı sağlayamıyordu. Hatta tam da tersine, “Ucuz ve çabuk olsun!” ya da “Bizim aileden nasılsa...” mantığıyla “yapıştırıp” satışa sunulan, sonrasında da başarısızlık nedeniyle “tekme basılan” modeller, markaların olumlu imajında kocaman bir ısırık izi bırakabiliyordu... İşte bugün, tam da bu konuya parmak basıp, tarihin tozlu sayfalarını karıştıracağız. Ama merak etmeyin, ben çok fazla toz kaydırma taraftarı değilim... Zira aklıma ilk gelenleri yazıyorum, hepsini değil!

Chrysler Crossfire

Bir dönem Türkiye pazarında da satılmaya çalışılan ancak iki elin parmaklarını geçemeyen Chrysler Crossfire, markanın Mercedes çatısı altındayken ürettiği bir modeldi. 2004–08 yılları arasında üretimde kalan Crossfire, aslında kasası değiştirilmiş (çirkinleştirilmiş) Mercedes-Benz SLK’dan başkası değildi. Tamamen ticari bir başarısızlıktı. Bayiler, ellerinde biriken araçları spot piyasada satmak zorunda kalmıştı. Reklam yüzünün Celine Dion olması bile onu kurtarmaya yetmedi ve bitti...

Morris Marina

1971’de British Leyland tarafından piyasaya sunulan Morris Marina, gerçekten de daha ilk baştan eleştiri oklarını üzerine çekmişti bile. Aynı dönemde piyasaya çıkan Ford Cortina (MK2) ile rekabet için çok küçük bir bütçeyle, 3 yıllık bir kısa bir sürede ortaya çıkmıştı. Ön süspansiyonu 1948 Morris Minor’dan, motorları BMC’nin 1950’lerden kalma makinelerinden, vites kutusu ve arka aksı da 1962’de tanıtılan Triumph’dan seçilmişti. Yol tutuşu ve kalitesi tartışmalıydı. 1980’e kadar üretilen Marina, tüm bunlara rağmen ucuzluğu nedeniyle iyi satmıştı.

Triumph Mayflower

İngiliz üretici Triumph’un, kırk yılın başı aklına gelen “lüks küçük otomobil” üretme fikrinin ürünü Mayflower, 1949’da piyasaya çıkışından sonra sadece 4 yıl piyasada kalabilmişti. Evet artık Triumph otomobil markası tarih oldu belki ama hala klasik piyasasında saygınlığı varsa, bu asla “Mayflower” sayesinde olmadı. Aksine, dünyanın “en kötü modeli” olarak namı sürüyor. Rolls Royce Silver görünümü verilmek istenen araç, küçük boyutlu olduğundan ciddi şekilde çirkin duruyordu. Üstelik orta sınıf “Standard Vanguard” parçaları ve “Standard Ten” modelinden gelme motoruyla neredeyse “kendisini zor taşıyor”, “lüks” denilmesine karşın sadece 101 km/s hıza çıkabiliyordu. Kitaplara geçti ancak iyi anlamda değil!

Rover CityRover

Her ne kadar Rover markasını taşısa da, CityRover aslında Avrupa kurallarına uyarlanmış ve logosu değiştirilmiş bir “Tata Indica”ydı. Mini ve Rover 100’ün üretimden kalkmasının ardından markanın minik otomobil açığını tamamlamak amacıyla piyasaya sunulmuştu. Rover, o dönemde kendi modelini geliştiremeyecek kadar finansal zorluklar içindeydi. Bu yüzden Rover, Tata’dan 3 bin Sterline farklı süspansiyonlu ve burun tasarımlı bir aracı alıp, iç pazarda 6 bin 500 Sterline satıyordu. Fiyat çok yüksek ama kalite ve performansı çok düşüktü. Üç yıl satışta kalabildi sadece...

Alfa Romeo Arna

Aslında bu otomobile Alfa Romeo demek için bir şahit ister. Zira 1983–87 yılları arasında satışlan Arna, markanın Nissan ile işbirliğinin sonucuydu. Alfa Romeo parçalarıyla da donatılan ve logosu değiştirilerek İtalya’da üretilen bir Nissan Cherry’ydi. Japon otomobillerinin sıradan tasarımıve kötü yol tutuşuna, Alfa’nın o dönemdeki düşük üretim kalitesi ve dayanıklılık problemlerine sahipti. Sonuç malum oldu...

AMC Gremlin

Adını her duyduğumda “Gremlinler” filmini aklıma getiren ve AMC’nin (American Motor Corporation) o dönemdeki popüler modeli “Hornet”ten türetilen “Gremlin”, pek çok yerde “en kötü otomobiller listesi”nde yer alırken, AMC’nin Pacer ile birlikte ikinci “berbart” modeliydi. 1970’te piyasaya çıkan otomobilin, “Hornet’in arkasının satırla kesilmesi” sonucu tasarlandığı bile söylenmişti. Vakumla çalışan eski tip silecekleri, ağır 6 silindirli motoru ve “yolculukları kabusa döndüren arka süspansiyonu” sayesinde kötü şöhretine “şöhret” katmıştı.

Cadillac Cetera

1997–2001 yılları arasında üretilen Cetera, Cadillac’ın, General Motors bünyesindeki markalardan devşirdiği modelerden biriydi. Opel Omega’nın elden geçirilmiş versiyonu olan Catera, BMW 3 Serisi gibi kompakt Alman rakipleri hedefliyordu. Ancak performans ve yol tutuş gibi özellikleriyle Almanlarıngerisinde kaldığı gibi Cadillac müşterilerini de markadan uzaklaştırdı. Kimilerine göre bunda, Cindy Crawford ve “Ziggy” adlı çizgi ördek karakterin, aracın reklam yüzü olmasının da rolü var.

Renault Alliance

Fransız Renault’nun daha sonra Türkiye’de de üretilen popüler modelleri R9/11’in Amerikan versiyonu olarak nam saldı “Alliance.” 1983’te Renault ile American Motors’un işbirliğiyle ortaya çıktı ve Avrupa’dakilerden farklıydı. İki kapılı Alliance’ın Cabria’su da üretildi. Başlarda iyi giden satışlar, ABD’deki kalitesiz üretim nedeniyle hızla düştü, çöp seviyesine geldi. Üretimi 1987’de bitti ama Renault’nun ABD’deki en önemli başarısızlıklarından biri oldu.



Çok Okunanlar

2024-09-22 04:44:12