Yazarlar >> Milliyet


Defterler bizi kurtarabilir mi?


Link [2022-07-17 09:07:11]



Yazmayınca unutuluyor. Anılarımız suya düşen yağmur damlaları gibi, yüzeydeki izler dalga dalga genişliyor, başka damlalara karışıyor ve kayboluyor.

Japon bilim insanı Susumu Tonegawa, bir gün arkadaşı ile birlikte en sevdiği kafenin önündeki masada kahve içip sohbet ederken birkaç metre ötede iki aracın çarpıştığı bir trafik kazasından söz etti. Arkadaşı da olaya tanıklık etmişti ancak kazanın kafenin önünde değil laboratuvarın önünde yaşandığını söyledi. Tonegawa ise ısrarcıydı, ona göre kaza kesinlikle kafenin önünde olmuştu. Tonegawa sonradan hatasının farkına vardı, kazanın yaşandığı sırada laboratuvarın önünde olduğunu ama tam da o an arkadaşıyla kafedeki bir konuşmayı düşündüğünü hatırlamıştı. Bilim insanının beyni iki farklı olayı bir araya getirip sahte bir anı meydana getirmişti.

Şimdi 83 yaşında olan moleküler biyolog Susumu Tonegawa antikor çeşitliliğini sağlayan genetik mekanizmayı keşfettiği için 1987’de Nobel Fizyoloji/Tıp Ödülü’nü tek başına almış. Tonegawa’nın sonraki araştırması ise moleküler ve hücresel düzeyde hafıza oluşumu, kendisi 30 yılı aşkın bir süredir hafıza üzerine çalışıyor ve sahte anıların nasıl oluştuğu gibi konuları araştırıyor.

Mesele şu: Beynimizdeki hipokampus adı verilen bölgede bir sorun yaşandıysa olayları yanlış hatırlıyor olabiliriz. Bir hatıranın beynimizdeki fiziksel izdüşümüne engram adı veriliyor. Bu mekanizma ile yaşadıklarımız bir dizi hücreye kaydediliyor, ardından hatırlamak istediğimizde bu hücreler etkinleşiyor. İşin ilginç yanı özgün veya sahte anılarımızı etkinleştirmek istediğimizde her iki durumda da aynı mekanizma çalışıyor. (Dolayısıyla beyne sahte anılar yüklemek mümkün.)

M. Fuad Tokad’ın kibrit kutusu ve defterleri…

Hafıza üzerine yapılan belgeselleri izlerken, konuyla ilgili kitapları ve bilimsel araştırmaları takip ederken hep defterleri düşünürüm. Eğer günü gününe not alıyorsam uzun uzun yazabiliyorum ama ne zaman geçmişteki bir olay üzerine düşünsem pek çok ayrıntıyı unuttuğumu anlıyorum. Hafıza ile ilgili belgeselden sonra eski bir defteri açıp yazdıklarıma baktım ve harfleri beyin hücrelerine benzettim.

Bir başka defteri alıp 2014 başlarında yazdığım sayfalara baktığımda ise çok şaşırdım. Aldığım notlara göre “Mürekkepbalığı” dergisinin ikinci sayısı için bir arkadaşımdan yazı istemişim. Kendisi 2013 sonlarında, derginin ilk sayısı çıktığında hiçbir açıklama yapmayıp bana küsmüş. İkinci sayı için yazı isteyip gönlünü almak ve bu arada küskünlüğün nedenini sormak istemişim, konuşunca olayların onun söylediği gibi yaşanmadığını söylemişim fakat ikna edememişim. Şimdi anlıyorum ki arkadaşım da Tonegawa gibi birbirinden bağımsız iki olayı bir araya getirip sahte bir anı oluşturmuş.

M. Fuad Tokad’ın “Kibrit Kutusundaki Sarıkamış-Sibirya Günlükleri” isimli bir kitabı vardır. Adından anlaşılacağı gibi kitabın kaynağı kibrit kutusuna sığacak kadar küçük defterler. Yazılar da öyle küçük ki çıplak gözle rahatça okumak ve eski Türkçe harfleri çözmek zor. Bu nedenle kitabın yayına hazırlanması seneler sürmüş. Günümüzden yüz küsur yıl önce (8 Ocak 1915’te İstanbul’da yazılmaya başlanan bu minik defterler 19 Mart 1917’de bitiyor) genç bir adamın okulunu bitiremeden Kafkas cephesindeki savaşa gönderilmesi ve ardından Ruslara esir düşmesini konu alıyor.

Kendime şunu soruyorum: Eğer M. Fuad Tokad, esaretten kurtulduktan yıllar sonra yaşadıklarını yazsaydı acaba olayları ve ayrıntıları aynı şekilde yazabilir miydi? Bir ay sonrayı bırakın bir gün sonra bile yazılanlar arasında muhakkak farklılıklar olur.

Büyüklerimiz, bizden önce dünyaya gelenler iyi ki yazmışlar, çizmişler. Biz de yazalım, bir defter alıp kendi tarih kitabımızı yazalım, sevdiklerimizi, unutmak istemediklerimizi yazalım. Yazmayınca unutabiliyoruz, daha da kötüsü anılarımız değişebiliyor.



Çok Okunanlar

2024-09-23 16:36:12