Siyaset >> Milliyet Siyaset


AK Parti Sözcüsü Çelik'ten harekat açıklaması: Tehdit olduğunda vurur ve dağıtırız!


Link [2022-12-01 19:54:19]



Sözcü Çelik'in açıklamalarından satır başları şöyle: Geriye gidip baktığımızda biz şimdiye kadar bu askeri operasyonları yapmasaydık, içeride bu mücadeleyi vermeseydik ne olacaktı? Net bir şey var, o da şu; uzun zamandır çeşitli şekillerde bölgede haritanın değişebileceğine dair yorumlar yapılıyordu. Gelinen noktada gözüküyor ki, biz bu terörle mücadele operasyonlarını yapmasaydık, sınırımızın dibinde terör yapılarının birer devletçilik şeklinde varolacağı kesin olacaktı. Uzun zamandır Suriye'de, Irak'ta, hatta Kafkasya'da, Balkanlar'da denklemin değişebileceğine dair çeşitli tartışmalar yapılıyor. Bildiğimiz devletlerin dışında bütün devletleri yatay kesen asimetrik güçler söz konusu oldu. 11 Eylül'den beri dünya düzenini değiştirecek terör müdahaleleri yapıyordu bunlar.

Irak'ta diğer yerleri altüst eden tablo ortaya çıkmıştı. Netice itibariyle terör örgütlerinin müstakil güçler olarak daha da kuvvetlenmesine yol açtı. Biz ya buna göz yumacaktık, ya da bu yapıları yok edecektik. DAEŞ'le ilgili operasyon yapınca bir destek geliyor ama PKK operasyonlarında gelmiyor. Burada DAEŞ'i kendileri açısından fiziki, ideolojik tehdit olarak görüyorlar. PKK, YPG onlar açısından belli siyasi neticilerin hayata geçirilmesi için bir enstrüman, bu net.

"TÜRKİYE İÇİN VAROLUŞSAL BİR SEBEBTİR; VURUR VE DAĞITIR"

PKK'nın Suriye ve Irak'taki hareket tarzı belli ki terör örgütünü aşan akıl tarafından yönlendiriliyor. Bu kimdir? Daha kollektif bir yapı mıdır, konuşuyoruz. İşin gidişatına bakılınca güçlü bir destek aldığı görülüyor. Biz bunu daha önce Afganistan'da gördük. ABD, Rusya kullandı. Bir vekalet savaşı veriliyordu.

Rusya-Ukrayna savaşı ortaya çıkmasaydı, bu gün savaşın olmadığı denklem düşünün, bizim sınırlarımızdaki hareketlilik, tehdit daha da büyüyecekti. Neticede, sınırımızdan itibaren 30 kilometre derinlik dahil olmak üzere, bunu tehdit olduğunda Türkiye açısından tercih değil varoluşsal zorunluluktur; vurmak ve dağıtmak! Hiç kimsenin 'bu terör örgütü değildir' diye argümanı söz konusu olamıyor. DEAŞ çok uzaklardaki Avrupa başkentini tehdit ediyor diye böyle bir konsolidasyon yapıyorsunuz. Netice şu; Türkiye'nin bu şekilde bir derinlik içerisinde, terör örgütleriyle muhatap olması durumunda, 30 kilometre derinlik dahil. Daha da ötesi olabilir. Bunu vurmaktan ve dağıtmaktan başka bir seçeneği yoktur.

Hiçbir terör örgütünün varlığına müsaade edilmeyecektir

"ASKERİ OPERASYONLAR SÜRDÜRÜLECEK"

Bölge haklarıyla ve tüm gruplarla kesintisiz temaslarımız var. İnsani yardımla ve güvenlik anlamında. Bu Kobani düştü düşecek tartışmaları yaşanırken Kuzey Irak'tan yardıma gelmeye çalışanları bile PKK engellemişti. Kuzey Irak'taki haber ajansı bunu haber yapmıştı. PKK'nın istediği burada katliam olsun, kendi propagandasını yapsın. Terör örgütünün retoriğine, ideolojisine bakarsınız amacını göremezsiniz. Hareket tarzına bakıldığında, buradaki bilinen devlet yaphıların dışında siyasi oluşumlar isteyenlerin kullandığı elverişli bir araç onlar açısından.

Bölge halklarının güvenliğini sağlamak ve egemen bir devlet olarak Türkiye'nin milli güvenliği sağlaması açısından bu askeri operasyonlar kuşkusuz sürdürülecektir. Bölgedeki sorunlar çözülmeye çalışırken, bir şey gözüktü. Bu süreç uzadıkça terör örgütleri daha çok yerleşmeye başlıyor. Buradaki bilinen devlet ve toplum yapıları büyük tehditle karşılaşıyor. O zaman Suriye ile görüşmek, diyalog kapılarını yeniden açmak bölge için zorunlu açılım olarak gündeme geliyor.

ANAYASA ÇALIŞMASI

Bizim anayasa çalışmamız hazır. Bütçe maratonundan sonra gündeme alınacaktır. Temel haklar konusunda Cumhurbaşkanımız referandum tercihinin kullanılmaması şeklinde tercihte bulundu. Aile bölümünü bahane ederek birileri geride durabilir. İdeal olanı Meclis'te çözülmesi gerekir. Çözülmediği zaman netice itibariyle milletin iradesinin karar vereceği aşamaya gelebilir.

Türkiye'nin temel haklar meselesinde bilek güreşinden çıkmasıdır mesele. Gelinen noktada anayasa düzenlemesiyle karara bağlanması en doğrusudur. Bu meselede geçmişte yapılanın yanlış olduğunu net bir şekilde ortaya koymak için önlerinde fırsat var. Konu refenduma gitse Türkiye Cumhuriyeti kanunu en ezici oyunu alır. Buna karşı durabilecek organizasyonlar ise siyasi akıl tutulması olur. Ailenin korunmasıyla ilgili atılacak adım kendi sosyolojimizi düşündüğünüzde vatandaştan yüksek alabilecek durumdadır. Cumhurbaşkanımız anayasa deyince bu konuyu ggündeme getirenler kendi içinde dağınıklık yaşadılar. Hatta Kılıçdaroğlu'nu koz verdi diye eleştirdiler. O organizasyon bu meselede aile meselesini bahane ederek kaçmaya çalışıyor. Buna hayır diyenler siyasi akıl tutulmasıyla karşı karşıya kalırlar. Herhalde bütçeden sonra gündeme gelir bu konu.

KILIÇDAROĞLU'NUN 3 ARALIK ÇIKIŞI

3 Aralık'ta yine bir zihni sinir projesiyle karşı karşıya kalmaktan korkuyorum. Netice olarak ne toplumda gündem oluşturan ne de siyaset açısından 'farklı bir şey var' dedirten bir şey olmadı. 3 Aralık bizim için Şanlıurfa'yı ifade ediyor. Terörle mücadele konusunda atılan adımları desteklediğini söylüyor bir tanesi. Ötekiler başka noktada duruyor. Akdeniz, Libya, iç siyasetle ilgili konular. Birisi İstanbul Sözleşmesi'ni uygulayacağım diyor diğeri karşıyım diyor. Kendi içindeki tartışmaları bile bir yere bağlayamamış bir yapı olarak duruyor, dışarıdan bakıldığında. Anayasa tekliflerinde de memleketin, milletin, ülkenin ihtiyaçlarından çok 6'lı Masa'nın dengeleri olarak ortaya gelmiş. Oradaki sancının hala bu meselede nasıl haraket edeceklerine dahil yol haritasının olmamasından kaynaklandığını görüyorum. Bugün itibariyle ortak bir aday çıkarabilecekleri aşamaya gelmiş gibi gözükmüyorlar. Biz önümüze gelebilecek her türlü denklem karşısında kendi siyasetimizi yürütecek kapasiteye sahibiz. Bunlar onlar açısından sendrom oluşturacak şeyler. Burada problem; antisiyaset dediğimiz şey şu; bu kadar büyük laflar söyleyeceksiniz, ortaya koyduğunuz tablo bundan ibaret olacak. Kendi partiniz açısından düşünürseniz buna sevinirsiniz. Ama bu derece yetersizlik karşısında üzülmemek mümkün değil.

EYT VE ASGARİ ÜCRET

Herkes şunu bekliyor, şu tarihte şunu vereceğiz diye bir şey bekliyor. Vatandaşımızın karşı karşıya kaldığı sorunlarla ilgili olarak ezdirmeyecek güncelleme uygun bir zamanlama ve rakamlama yapılıyor. Herkesin mutmain olacağı bir rakamlama mutlaka yapılacaktır. İhtiyaç duyulduğu anda vatandaşın karşı karşıya tablonun yetersiz olduğu görüldüğü anda bu müdahale tekrar gerçekleşiyor. Bu sürekli yapılan bir çalışmadır. Kabinenin gündeminde olan benim bağlayıcı bir şey söylemem siyaseten ve kurumsal olarak doğru olmaz. Hassasiyetin esası şu; vatandaşımızın bu gelişmeler karşısındaki kazanımlarını koruyacak, bunlar karşısında ezilmesini engelleyecek müdahalenin yapılacağı düzeyde ele alınıyor.

EYT bütçeden sonra somut bir şekilde gündeme alınacaktır. Uzun yıllar çözülmeyen problem. Son aşamaya geldiğini söyleyebiliriz. İyi bir şekilde çalışıldı. Bu yıllar içinde kilitlenmiş bir konu. Bizden önceki dönemden devraldığımız problem. EYT'li vatandaşlarımızın talepleri var. Yıllar içinde çektiği sıkıntıların giderilmesine dönük beklentileri var. Bütçe meselesi, özel sektör meselesi gibi çok dinamikli mesele. Bunun optimum noktasını bulunması için çalışılması gerekiyor. Sonuç olarak gündeme alınmıştır. Yıllar içerisinde oluşmuş bir sorun. Cumhurbaşkanımız çözüm iradesini ortaya koymuştur. Bakanlık çalışmasını yapmıştır, son aşamaya gelmiştir.

Öncelik vatandaşımızın bu gelişmeler karşısındaki olumsuzluklarla karşı karşıya kalmaması. Vatandaşımızın pozisyonunun en güçlü şekilde korunması. Güncelleme buna göre yapılıyor. Bir sürü ekonomik enstrümanla ilgili olarak partide de toplantı yaptık. Günlük ve anlık şekilde takip ediliyor. Arkadaşlarımız bu konularda daha iyi gelişmelerle karşılaşacağımız yüksek beklentiye sahip.



Çok Okunanlar

2024-09-20 00:50:37