Son Dakika >> Gazete >> Milli


Unutulan / Unutturulan Farzlar: İslâm’da Tesettür


Link [2022-11-04 03:38:49]



Tesettür, lügat mânâsı itibariyle; “Kapatıp gizlemek, örtünmek” demek. Bu kelime daha ziyade farz olan bir fiili ifade için kullanılmaktadır. Erkeklerde göbekle diz kapağı arasını kapatmak farzdır. Kadınlarda ise tesettür; namazda, başörtülerini takındıktan sonra el, yüz ve ayaklar müstesna vücudun bütün kısımlarını örten bir elbise ile bulunmak, evin dışına çıkıldığında ise çarşaf diye tâbir edilecek bir dış örtü ile o giyilen elbiseyi vücudun bütününü ve yüzü örtmektir. Erkekte farz olan tesettür göbek ile diz kapağı arasındaki kısmı kapatmak ise de İslâmî kıyafet şekli bütün vücudu sünnet-i seniyyede târif edildiği şekilde ve İslam tarihinde erkeklerin asırlardır giydikleri kıyafetlerle kapatmaktır. Tesettürsüzlük, İslâm kalesini tahrip eden bir hastalık olmuştur. Buna erkekler de dahildir. Müslüman kadınların vücutlarını açıkta bırakmaları nasıl haramsa ve nâhoş bir hareketse, Müslüman erkeklerin diz kapaklarını ve daha yukarısını açıkta bırakan kapri cinsi bir giyecekle dolaşmaları haramdır. Hem kendileri günah işlemekte hem de kendilerine bakanları günaha sevk etmektedirler. İffet timsali ninelerimiz, -karşı cins etkilenir diye- ergen gençlerin kısa kollu gömlek veya tişörtle dolaşmalarını da hoş görmezlerdi. Hanımlar için tesettürün en mükemmel şekli evinde bulunmaktır. Bu hususta Rabbimizin fermanına meâlen bakalım: “Ey Nebî (asm)’ın hanımları ve Müslüman hanımları! Hânelerinizde [evlerinizde] karar kılın [oturun] ve kendinizi süsleyerek sokakta erkekler içine karışıp câhiliye-i ûlâda olduğu gibi açılıp saçılmayın.” (Ahzab Sûresi / 33) İnsanlık tarihinde, kadınlar hiçbir zaman günümüzde olduğu gibi açık-saçık kıyafetlerle dolaşmamışlardır. Yalnızca iki idareci, Nemrut ile Konstantin başörtüsünü yasaklamıştır. Ancak onların zamanında da kadınlar günümüzdeki gibi açık kıyafetlerle dolaşmazlardı. Tesettürle ilgili şer’i hükümler ve yaşayış şekli dört merhalede nâzil olmuştur. Birinci merhale yukarıdaki âyet-i kerimede belirtildiği üzere kadınların “evlerinde karar kılmaları” idi. İkinci merhalede; Nur Sûresi’nin 31. âyeti ile Cenab-ı Hak, kadınların yüz, boyun ve göğüslerinin de ziynet olduğunu ve bunların da örtülmesi gerektiğini emretti. Âyet-i kerimede meâlen şöyle buyrulmaktadır: “Ve (kadınlar) ziynetlerini izhâr etmesinler. Onlardan zâhir olanı müstesna. Ve başörtülerini yakaları üzerine sarkıtsınlar ve ziynetlerini açmasınlar.” (Nur/ 31) Üçüncü merhalede; Ahzab Sûresi’nin 59. âyet-i kerimesi ile hanımların ne şekilde örtünmeleri gerektiği gayet net ve berrak şekilde ferman buyrulmuştur. Âyet-i kerime meâlen şöyledir: “Ya Muhammed! Zevcelerine ve kızlarına ve mü’minlerin zevcelerine söyle ki; sokağa çıktıklarında çarşaflarını üzerlerine örtsünler.” (Ahzab /59) Nazil olan bu “cilbab” âyeti ile de kadınların nâmahrem erkeklere karşı çarşafla baştan ayağa kadar kapanmaları farz kılınmış ve ziynetten sayılan başörtüleri ve elbiselerini de örtmeleri emredilmiştir. Böylece bu âyet-i kerime ile, kadınların başörtülerini ve elbiselerini yabancı erkeklere göstermeleri yasaklanmıştır. Müslüman hanımların bu “dış elbiseleri” hususunda icma vardır. 1400 sene boyunca hiç kimse buna itiraz etmemiştir. Bu bakımdan kadınların bu tesettür şekli “Şeâir-i İslâmiye’den” sayılmıştır. Yani konu çok mühimdir. Şeâir-i İslâmiye (Ezan-ı Muhammedî, İslâmî hükümlerin uygulanması, vd.) şahsî farzlardan daha ehemmiyetlidir. Zira “İslâm sembolü”dür. Tesettürün dördüncü merhalesine gelecek olursak; bu merhalede Ahzâb Sûresi’nin 53. âyet-i kerimesi nâzil olmuştur. Şöyle ki (meâlen); “Peygamber (asm)’in zevcelerinden bir şey istediğinizde, onu perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalbleriniz için de, onların kalbleri için de daha temizdir.” (Ahzab /53) Bu âyet-i kerime nâzil olduktan sonra hiç kimse Peygamber Efendimiz’in (asm) hanımlarını çarşaflı olarak da görmemişlerdir. Bu âyet ve tatbikat şekli haremlik-selamlık usulünün temelini teşkil eder. Müslüman hanımlar ev içinde de nâmahrem erkeklere gözükmez ve onlarla duvar veya kapı arkasından konuşurlar. Erkekler ve bilhassa hanımlar, ölüm sonrası hayata başlamadan önce akıllarını başlarına almalı, “gerçek tesettür”e bürünmelidir.



Çok Okunanlar

2024-11-10 12:49:12