Son Dakika >> Gazete >> Milli


Söz Meclisten İçeri-III


Link [2022-11-04 03:38:49]



İnsanlar bir toplumda, içinde yaşadığı güzellikler ya da olumsuzluklar ile anılırlar. Onlar, güzellik ve iyiliklerle, kalıcılığına, hayırla anılmalarına neden olur. Tersi durumda da anılırlar ama bir kötülük simgesi olurlar. Olumsuzlukları meclisimizin, sohbetimizin ve hatta gündemimizin dışında tutma hayırla anılmamıza neden olur. Bunun sürekliliği içinde bulunulan çevreyi mutlu eder. Olumsuzluklardan beslenenler ise rahatsız olurlar. Dillerinden iyi söz çıkmayanlar, bunu bir alışkanlık ve hayat tarzı oluşturanlar iyi ve güzel olan durum ve ortamlardan rahatsız olurlar. Çünkü onların beslenme kaynağıdır yaşama tarzları. Ondan beslenirler ve onunla var olurlar. Kimi kavramlarımız asıl ruhu temsil eder. İhsan diye bir kavramımız var. Bu, bağış ve verme anlamına geldiği gibi güzellik, yani estetik anlamına da gelir. Güzel olan iyidir, olumludur ve hayırlıdır. Çirkin olan da onun tam tersidir. İslâm medeniyeti varlığını güzellikler üzerine inşa eder. İnsanın gönlünü alma, onu değerli kılma, muhatap olarak kabul etme. Bu, kişiye güven verir. Kişinin insan olduğu duygusu ağır basar. İhsan, yani bağışlama sadece somut olan nesnelerle değildir. Bir tebessüm, bir güzel söz, gönül alıcı bir davranış da bunu içerir. Bu, aynı zamanda bir sevgi ve aşk dilidir. Peygamberimizin etrafında yer alan arkadaşlarının geçmişlerine bir de sonraki dönemlerine bakıldığında bambaşka insan karakterleri çıkar ortaya. İslâm’ın tebliğinden önce çok varlıklı, güçlü olanların değişimleri üzerinde duralım. Varlıklı olan Hazreti Ebubekir ile Ömer farklı kişiliklere sahiptirler. Biri oldukça sadık, bağlı, diğeri de celalli. Her ikisi de oldukça varlıklı iken teslim olduktan sonra varlık açısından sıradan, diğerleriyle aynı insanlar oluyorlar. Bütün servetlerini adıyorlar, ihsan ediyorlar. Hazreti Osman varlıklı hâli devam ediyor ama vermeye gelince gözünü kırpmıyor, ne gerekiyorsa yapıyor. Efendimizin Hazreti Ali’ye özel bir ilgisi ve yakınlığı var. Ehl-i Beyt’tir yani evinin halkındandır. Onun elinin altında büyümüştür. Huyu, ilişkileri, bilgisi hep peygambere dayalı, ondan beslenmedir. Onun hakkında: “Ben bir şehir isem o kapsıdır.” Bir ilim ve düşüncenin giriş kapısı. Bu yakınlaşmaların insanlığa verdiği somut örnek bir gerçeklik. Biz bugünü yaşıyoruz, bugünün insanının tanığıyız. Bugünden sorumluyuz. Birbirimize karşı iyi ve güzel olanda örnek, uyarıcı, yol gösterici olma gibi sorumluluklarımız var. İnsanların en hoşlanmadıkları davranışlar buyurucu, tepeden ve üstten konuşma, insanı baskı altında tutmadır. Yasaklara ve yaptırımlara olan karşı çıkış ve tepkilerin nedeni de budur. Günümüz insanının birbirinden uzaklaştığı ve uçurumlara doğru koştuğu gerçeği yadsınamaz. İnsan, bunun pek farkında değildir, adım adım ayrıştığı ortada. Oysa en bencil olan, bir başınalığı tercih edenlerin de her halükârda insana gereksinimleri vardır. Bir başınalığı tercih edenler zamanı gelince kendilerini huzurevlerinde, ya da terk edilmiş daracık mekânlarında bulurlar. Seküler olmayı, kendi başına buyruk olmayı tercih edenler varlık sahibi olmak için çalıştıracakları, kendilerine katkı sağlayacak insanlara şiddetle gereksinim duyarlar. Bir kuruluşta çalışacak olan da insan. Makineleri yapan, yöneten de var eden de insan. Medeniyetimiz geleneğinde yaşanan hayat için önerilen iyi, güzel ve hayırlı olandır. Verdiği sözü mutlaka yerine getirme, unutmama, hayatın güzelliklerine tutunma. İnsanların ayıplarını ve kusurlarını, kimse farkında değilse üstünü örtme, görmeme, kişiyi toplumda mahcup etmeme, zorda bırakmama. Muhtaç olanın yardımına koşma, bunu bir gösteriye dönüştürmeme. Kendisine dost ve kardeş olana fazlasıyla karşılık verme, gerekirse kendisini feda etme. Ticaretinde ve alışverişinde hakkı olanı alma ve hakkı olanı verme. Eylemlerine ve işlerine asla hile karıştırmama. Bu, güzel bir meclisin içinde olması gerekenler.



Çok Okunanlar

2024-09-20 11:37:21