Son Dakika >> Gazete >> Milli


İktidarı/Gücü Amaç Edinmek


Link [2022-11-09 03:30:36]



İnsanın dışında, her bir varlığın ve nesnenin belli bir amaca/amaçlara yönelik olduğu düşüncesini ileri sürerken, aslında itibari ya da göreceli bir değerlendirmede ve yorumlamada bulunuruz. Varlığa ve nesneye yüklenilen bu amaç/amaçlar, onların en belirgin ve başat nitelik ve özellikleri temelinde tanımlanırlar. Sözgelimi, Aristoteles ve sonraki dönemlerde onun görüşlerini esas alan felsefi sistemler, öğretiler veya kuramlar bu anlayışı benimseyerek açıklamalarda bulunmuşlardır. Aslında, benzer yaklaşımın, bir ölçüde, bizzat insan varlığını, tanımlamada, açıklamada, yorum ve değerlendirmede de kullanıldığı bile söylenebilir. Soyut bağlamda, insanın sahip olduğu nitelik ve özellikleri, diğer canlı varlıklarınkiyle kıyaslamak suretiyle, onlardan farklı niteliği ve özelliğine bakarak farklı bir amaç/amaçlar yüklendiği söylenebilir. İnsan üzerine ileri sürülmüş düşüncelerin, görüşlerin, kuramların, öğretilerin birbirlerinden farklı, hatta birbirine karşıt nitelikte oluşları, örnek olarak zikredilebilir.Bütün bunları göz önünde tutarak, insanın salt varlığından hareketle bile, belli bir amacı içkin bir varlık olduğu, olması gerektiği sonucunu çıkartmak, mantığın ve doğru düşünmenin bir gereği sayılmalıdır. Öyleyse, insanın varlığı, eş deyişle, yaratılışının zorunlu sonucudur; belli bir amaca yöneliktir; yöneldiği amaca göre de, varlığının tanımlanabileceği, kavranılabileceği, yorumlanabileceği ve değerlendirilebileceği, söylenebilir. Öte yandan, insan, maddi ve manevi, tensel ve tinsel, bir başka ifadeyle, fizyolojik ve psikolojik şeklinde tanımlanan bir varlıktır. Birbirinden farklı denilebilecek öğeleri, unsurları ya da kategorileri birleştiren bir varlıktır. Değerlendirme ölçütüne göre, hem doğrunun ve yanlışın, hem iyiliğin ve kötülüğün, hem de güzel ve çirkinin kaynaklandığı, kurgulandığı bir varlık olarak ortada durmaktadır. Fiiliyle, hareketiyle, akıl ve düşünme yetisiyle, farklı iki niteliğin birleştiği bir varlık olarak kendini göstermektedir. Birbirinden farklı bu iki olgu ve yeti, aslında insanın varlığını bir çekişme, çatışma, mücadele, hatta savaş alanı haline getirmektedir. Doğru ve yanlış, iyi ve kötü, güzel ve çirkin aynı varlıkta, yapıda, alanda gerçekleşme fırsat ve imkânına kavuşmaktadır. Böylece insanın, ruh, akıl, irade ve seçim olarak belirlenen nitelikleri, onun varlığını ve bu varlığının yöneldiği amacı tanımlamada, belirlemede, yorumlamada ve değerlendirmede göz önünde tutulması gereken yetiler, veriler, mevhibeler olmaktadır. Ondan kaynaklanan fiil, hareket ya da eylem ile ruh, akıl, zihin, duygu yansımaları, farklı boyutlarda, niteliklerde ve özelliklerde gerçekleşmektedir. Bütün bunları, sınıflandırmak, kategorilere ayırmak suretiyle tanımlamak, açıklamak, yorumlamak ve değerlendirmek, bir zorunluluk olmaktadır, olmak durumundadır. Özetle, insanın varlığına bağlı, ondan kaynaklanan yeti, olgu, olay, eylem, kısaca, duygu ve düşünceleri, alan ve amaçları bağlamında ayrıma tabi tutmak söz konusu olmaktadır. Onun için, inanç, etik/ahlak, siyaset, hukuk, iktisat, kültür vb alan ayrımı yapılmaktadır. Her bir alanda gerçekleşen duygu, düşünce ve eylem, insanın maddi ve manevi boyutunu yansıtacak ilkeler, kurallar ve kurumlar bütünlüğü içinde ele alınmak, irdelenmek, tanımlanmak, yorumlanmak ve değerlendirilmek durumunda kalmaktadır.Sözgelimi, insanın varlığını yansıtmada, ortaya koymada, kendini göstermede başat nitelikte dışa yansıyan ve “ben” olarak nitelendirilen boyut, farklı alanlarda farklı görünümler içinde belirme imkânını taşımaktadır. Mesela siyaset alanında, başat nitelik olarak beliren ve “iktidar” şeklinde kavramlaştırılan yetinin yöneldiği amaç, yerine göre, insanın varlığını olumludan olumsuza dönüştürmede en şiddetli bir imkânı ve gücü içkin bulunmaktadır. Bundan dolayı, gerek inanç ilkeleri, gerek etik ilke ve kuralları yoluyla, söz konusu alanın, yani siyaset ve iktidarın sıkı bir denetim altına alınarak, yıkıcı, ifsat edici, yozlaştırıcı ve saptırıcı ve sapkınlaştırıcı gücü sınırlandırılmak gereği duyulmuştur. Aksi takdirde, hem diğer insanlara, hem kendine, hem de çevreye, doğaya, diğer varlık ve nesnelere vereceği zararın, tehlikenin, yıkıcılığın önü alınamayacaktır. Yaşanılanlara, olup bitenlere, karşılaşılan olumsuzluklara bir de bu açıdan bakmak gerekmiyor mu?



Çok Okunanlar

2024-09-18 03:21:25