Son Dakika >> Gazete >> Milli


“Anıların İzinde”


Link [2022-11-07 04:36:48]



Vav TV’nin, “Anıların İzinde” programını hazırlayan, İstanbul Beyefendisi, zarif insan Fehmi Atay Bey, yaklaşık bir buçuk sene önce aramış ve bizimle ilgili bir program hazırlamak istediklerini söylemişti. Kendilerine, “İnşeAllah İstanbul’a geldiğimizde olur” diye söz vermiştik. Rabbimin lütfuyla sözümüzü tuttuk. Program 19 Eylül’de canlı olarak yayınlandı. Daha sonra programın tekrarı gösterildi. Bu vesile ile Fehmi Atay Beyefendi’ye ve programda emeği geçen yayın ekibine teşekkür ederim. Misafirperverliklerini ve nezaketlerini unutamam. Doğrusu bu ya, iki saatin nasıl geçtiğini anlayamadım. Gele gele 1980 yılına geldik. Tarihçe-i hayatımızın yaklaşık 42 yıllık kısmı kaldı. Bu zaman zarfında o kadar çok hâdiseler yaşadık ki, âdeta “canlı tarih” olmuştuk. 12 Eylül darbesi ve bu darbe ile gazete ve gazeteci olarak mücâdelemiz, evlenmemiz, askere gidişimiz, ilk evladımızın dünyaya gelişi, yoğun bir tempoda geçen kitap yazma süreci, 27 Nisan 1992’de Yeni Asya’dan ayrılışımız, ikinci evladımızın dünyaya gelişi, Nisan 1993’te Millî Gazete’de yazmaya başlamam, yaklaşık 10 yayınevinde birden kitaplarımın yayımlanması, Nisan 2008’de İstanbul’dan memleketim olan Gaziantep’e taşınmam, 2005-2015 yılları arasında medreselerde okutulan bütün sıra kitaplarını icazetli âlimlerden ders alıp okumam, yeni kitaplar yazmamız, 2008’e kadar yayınlanan yaklaşık 120 kitabımızı yeniden tanzim etmemiz, bazılarına ilaveler yapmamız, çocuklarımızı evlendirmemiz, dede olmamız, 14 senede yaklaşık 10 yeni kitap hazırlamamız, bu arada hac ve umre ziyaretlerimiz (1990’daki karayolu ile gidişimizde Irak’a uğramamız), Almanya ve Hollanda’ya, Suriye’ye gidişimiz… Anlatacak o kadar çok hâtıra var ki… Bütün bu 42 yılın anılarından bahsedemedik bile… Programın başında, yazarlık hedefimin “ders kitapları yazmak” olduğunu söylemiştim. Şayet vakit müsait olsaydı, bu düşünceme açıklık getirecektim. İmam hatibin orta kısmında okurken ve daha sonra lisede iken okuduğumuz ders kitaplarının “sakat” taraflarını görmüş ve bunları “tashih” etmeyi kafama koymuştum. Bunun için dilimizi güzelce öğreneceğim fakülteyi tercih etmiştim. Ancak profesyonel gazeteciliğe başladıktan sonra, hususan da 12 ciltlik “Yakın Tarih Ansiklopedisi’ni” hazırlayan ekipte yer aldıktan sonra “Rejim Ağa”yı daha yakından tanıma fırsatını bulmuştum. Görmüştüm ki ders kitabı yazmak öyle kolay bir iş değil. Bunun için evvela sistemle barışık olmak lazım. Hâlbuki ben mevcut sistemin “yamuk” taraflarını düzeltmeye tâliptim. Sonradan o ilk düşüncemin istikametini değiştirdim: 1) Şehid ve gâzi ecdâdımın mîrasına sahip çıkacak, onların hukukunu müdafaa ve muhafaza edecektim. 2) Şehid ve gâzilerin torunları olan bu vatan gençlerinin iki cihanda mesud olmaları için gerekli bilgileri takdim etmeye çalışacaktım. Yaklaşık kırk küsur senedir, uykumdan, tatilimden, istirahatimden fedakârlık ederek çalıştım. Rabbimin lütfuyla yazdığımız kitap sayısı 130 küsur oldu. Bu kitapları şu şekilde tasnif ettim: Rabbimizi Tanıyalım (5 Kitap), Zafer Yolu (10 Kitap), Fetih Yolu (10 kitap), Darbeler Devri (4 kitap), Yakın Tarih Kitapları (20 kitap), İslâmî İlimler Eğitim ve Kültür Serisi (20 kitap), Ailemizin Kütüphanesi (5 Kitap), Cep Kitapları (20 kitap), Makaleler (10 kitap) Popüler Eserler (10 kitap), muhtelif eserler (10 kitap), Kurtuluş Savaşı Serisi (10 kitap)… Bu kitapları hazırlarken yüzlerce kitap okuduk, belki binlerce belgeyi inceledik, Osmanlı devrinde yayınlanmış gazeteler ve dergiler dahil, yüz küsur yıllık mevkuteleri gözden geçirdik. Peki bu kadar okumamızın, araştırmamızın neticesi ne oldu? Birincisi, saçımız beyazlaştı, ikincisi öğrendiğimiz bilgiler bizi rahatsız etmeye başladı. Zira öğrendiğimiz doğruları yazamıyorduk. Oysa ortada çok mühim ve vahim bir durum vardı: Vatanımız dört bir taraftan kuşatılıyordu. Bu vatanın evlatları özünden, değerlerinden, inançlarından koparılmak isteniyordu. Sözün özü şuydu: Bizim yazdığımız o 130 küsur kitap, söylemek istediklerimizin yaklaşık yüzde 10’luk kısmıydı. İnanın şahsımızın gözümüzde zerre kadar ehemmiyeti yoktu. Mühim olan şahsımızdan ziyade, bu vatanı ve bu vatan gençlerinin iki dünyasını kurtarmak düşüncesiyle yaptığımız çalışmalardı. Bu çalışmalar için yaklaşık 30 seneden beri inzivaya çekilmiştik. Vav TV’de yarım kalan hatıralarımızın kalan kısmı kaç saatte anlatılır, onu bilemem. Bu vesile ile programda emeği geçenlere tekraren teşekkür ederim.



Çok Okunanlar

2024-09-20 05:32:23