Yerel >> Güneydoğu Güncel Haber


TARİKAT


Link [2022-04-05 01:32:59]



1)Tarik-i Ahyâr: Yol ve yöntem olarak ibadet ve takva yoluyla Allah’a ulaşmayı benimseyen tarikatlara bu ad verilir.  2)Tarik-i Ebrâr: Yol ve yöntem olarak riyazet ve nefse çile çektirme yoluyla Allah’a ulaşmayı benimseyen tarikatlara bu ad verilir. 3)Tarik-i Şuttâr: Yol ve yöntem olarak aşk ve vecd yoluyla Allah’a ulaşmayı benimseyen tarikatlara bu ad verilir. 3. 1. Kadirî Tarikatı ve Kürtler Arasında Yayılışı  Nakşibendî Tarikatında hâkim olan “gizli zikir” yerine “açık zikir” anlayışının benimsendiği Kadirilik Tarikatının kurucusu 1076 yılında Kazvin Denizi’nin güneyine düşen Geylan/Gîlan’da doğan ve 1165-66 yılında vefat eden Şeyh Abdulkadir Geylanî’dir. Şeyh Abdulkadir, “ben Geylan’dan Arap olmayan bir çocuğum” diyerek Arap olmadığını açıkça ifade etmiştir.  Basil Nikitin onun Kürt olduğuna ve bu nedenle de tarikatının Kürtler arasında revaç bulduğuna dikkat çekmektedir.  Mevlana Halid tarafından Hindistan’dan Kuzey Irak’a, halifeleri vasıtasıyla oradan da Kürtlerin yaşadıkları Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusuna getirilmeden önce Kürt coğrafyasının genelinde hâkim olan tarikat Kadirilik idi. Örneğin Hakkârî-Şemdinli-Nehrî hattında faaliyet gösteren Nehrî şeyhler ve Müküs-Arvas hattında faaliyet gösteren Arvasî şeyhler Kadirî idiler. Ancak Halidîlik geldikten sonra bu yörelerdeki büyük Kadirî şahsiyetler Halidiliğe geçiş yapmışlardır.  Kürdistan’da Kadirilik incelendiğinde, Kadirîlikle Nakşibendîliği birbirinden ayıran iki hususun varlığı dikkat çekmektedir.  Birincisi tarikat gerçeğidir ki, en azından Kuzey ve Doğu Kürdistan’da ekonomik kaynakları kontrol altında tutan Berzencî ve Talabânî gibi tarihî geçmise sahip üç bes büyük şeyh ailesinin tekelinde kalmıştır. Nakşibendî/Halidî Ekol ise 19. yüzyılda yerel nüfûza sahip âlimlerin halife olarak atanmasıyla beraber süratle Kürdistan genelinde yayılmıştır. Kadirilikte şeyhlik bir aile ağı haline gelmiştir. Ailenin farklı yerlerde bulunan üyeleri, buralarda ruhani lider konumunda bulunmuş, aile dışından ya hiçbir üye alınmamış ya da az sayıda yabancı üye önemsiz pozisyonlara gelebilmiştir. Kürt Kadirîlerin uygulamalarında göze çarpan ikinci şey, zikrin güzelliği kadar vurmalı enstrümanlar eşliğinde okunan tasavvufî ilahilerdir. Zikrin verdiği vecd hali, kesici aletlerle kendini kesme, kızgın demirlerle dağlama, cam ve zehir yeme Kadirî meclislerine katılan bazı kimselerin gerçekleştirdiği şeylerdir. Sonraki uygulamalar sadece Kadirîlerle değil, yaygın olarak Rifaîlerle de ilgilidir.  Şeyh Abdülkadir Geylanî’nin oğlu Seyyid Abdülaziz’in (ö. 602/1206) Musul’un Sincar bölgesine yerleşmesiyle başlayan faaliyetleri, Kadirîliğin erken dönemde Musul ve çevresinde yayılmasına vesile olmuştur. Aynı bölgede Kürtler arasında saygın bir yer edinen ve Behdînan beylerinin de şeyhleri olan Zivkî şeyhlerinin Kadirîliği temsil ettikleri ve tarikat silsilelerinin Seyyid Abdülaziz yoluyla Abdülkadir Geylânî’ye dayandığı bilinmektedir. Zaman olarak 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Bağdat, Musul ve Şam’da bulunan Kadirî şeyhlerinden tarikat icazeti alan âlim şahsiyetlerin girişimleriyle Kuzey Irak’ın genelinde Kadirîlik yayılmış ve toplumsal kabul görmüştür. 18. yüzyıla gelindiğinde Kadirîlik bölgenin en yaygın tarikatı olarak öne çıkmış ve Kadirî Tarikatına mensup aileler Kuzey Irak’ın toplumsal yapısında ve siyasetinde etkin ve saygın aileler haline gelmişlerdir. Bu ailelerin en nüfuzlu olanları Berzencî ve Talabanî aileleridir. Berzencîler yüzyıllardır ilim ve tasavvuf alanlarında edindiği yüksek konumunu toplumsal ve siyasî alandaki nüfuzları takip etmiştir. Berzencî ailesinden Şeyh Mahmud Hafid el-Berzencî (ö. 1376/1956)’nin Süleymaniye’de hükümet kurarak kendisini Kürdistan kralı ilan etmesi ailenin elde ettiği nüfuzun anlaşılması için önem arz etmektedir. Kerkük ve çevresinde Talabanîlerin 18. yüzyılın sonlarında başlayan ve 19. yüzyılda daha da belirginleşen nüfuzları, bazı aile fertlerini bölgedeki toplumsal dinî ve siyasî hadiselerde önemli lider şahsiyetler haline getirmiştir. Kadirî Tarikatında bir şube oluşturacak kadar etkin olan Kerküklü Abdurrahman Halis Talabanî (ö.1275/1858) bu şahsiyetlerden ilk akla gelendir.   Kadirî Tarikatının Kuzey Irak’ta ilk yayıldığı Musul bölgesini daha sonra Şehrezûr bölgesi takip etmiştir. 17. Yüzyıldan itibaren Bağdat’la iletişimi arttıran ve oradaki Kadirî şeyhlerinden tarikat icâzeti alan Berzencî ailesinin bazı fertleri, tarikatın Şehrezûr bölgesinde yayılmasına öncülük etmişlerdir. Berzencî ailesinden Şeyh Muhammed Nûdehî ve Şeyh Marûf Berzencî başta olmak üzere çok sayıda Kadirî şeyhinin gayretleriyle tarikat Süleymaniye bölgesinde yayılmış ve çok sayıda tekke ve zaviye açılmıştır. Bu bağlamda Süleymaniye bölgesi Kadirîliğin en güçlü merkezlerinden biri haline gelmiştir.  17. yüzyılda Berzencî ailesinin üstlendiği bu misyon, 18. yüzyılda Bağdat ve Şam’a seyahat eden Kuzey Iraklı âlim ve sofîlerin oralarda aldıkları tasavvufî eğitim ve tarikat icazetleriyle daha geniş bir alanda yürütülmeye başlanmıştır. Musul’dan sonra Şehrezûr’un merkezi, Kerkük, Erbil, Koysancak, İmâdiye ve Akre bölgeleri Kâdirî şeyhlerinin yoğun faaliyetlerine sahne olmuştur.  Kerkük’te İsmail Vulyânî’nin açtığı tekke ile başlayan irşad faaliyetleri yine Kerküklü diğer bir Kadirî şeyhi Mahmud Zengenî’nin Karadağ ve Kerkük’teki faaliyetleriyle desteklenmiştir. Erbil’de Kadirîliği yayan şeyhler içinde Şeyhzâde Tekkesi postnişinleri önemli rol oynamışlardır. Bu tekkenin postnişini olan Han Ahmed’in (ö. 1236/1820) gayretleri sonucu tekke onun adına nispetle “Han Ahmed Tekkesi” olarak da anılmaya başlamıştır.  18. Yüzyılda Kuzey Irak’ta çok sayıda Kadirî şeyhi yaşamıştır. Bunlardan en çok tanınanlar şunlardır:   Şeyh Muhammed Nûdehî (ö.1126/1714) Şeyh İsmail Vulyânî (ö. 1158/1745) Şeyh Hasan Gelezerdî  (ö. 1175/1762) Şeyh Derviş Mustafa Bilbâsî (ö. 1172/1758) Şeyh Tâhâ b. Yahya el-Kurdî (ö. 1205/1790) Şeyh Cercîs Erbilî (ö. 1206/1791) Şeyh Mahmud Zengenî  (ö. 1215/1800) Şeyh Mahmud b. Abdilcelil el-Mavsılî (ö. 1253/1837) Şeyh Ma’rûf el-Berzencî  (ö. 1254/1839) Şeyh Ca’fer el-Meczûb 3. 2. Nakşibendî/Halidî Tarikatı ve Kürtler Arasında Yayılışı  Nakşibendî Tarikatı, adını 14. yüzyılda Buhara şehrinde yaşamış olan Bahaüddîn Nakşibend’den (ö. 791/1389) almaktadır. Şeriatı her şeyin üzerinde tutan, hurafelerden nispeten uzak bir sünnet anlayışını benimseyen ve gizli zikir anlayışını savunan bu tarikat, 12. yüzyılda yine Buhara civarında teşekkül eden Hâcegân Tarikatının bir devamıdır. Diğer tarikatların çoğu cehrî zikir, semâ, halvet ve riyâzet uygulamalarına olumlu yaklaşırken, Nakşibendî Tarikatı -istisnaları olmakla birlikte- çoğunlukla bunlara sıcak bakmamaktadır. 575/1179 yılında vefat eden Abdülhâlık Gucdüvânî’nin “Vesâyâ” (Tavsiyeler, Vasiyetler) adlı Farsça eserindeki şu cümleler, ilim de dâhil olmak üzere Nakşibendî Tarikatının karakterini anlama konusunda önemli ipuçları vermektedir:  “Oğlum, sana vasiyetim şudur ki, bütün hallerinde ilim, edep ve takvâ üzere olasın. Selef-i sâlihînin eserlerini oku, izlerinden yürü. Ehl-i sünnet ve’l-cemâat çizgisinden ayrılma. Fıkıh ve hadis öğren, cahil sûfîlerden uzak dur… Şöhretten uzak dur, çünkü şöhret âfettir. Semâ ve mûsikiye kapılma, çünkü onun fazlası kalbi öldürür… Dışını süslemeye çok önem verme, çünkü dışa fazla özen göstermek, için haraplığındandır. Dünya ve dünyacılara meyletme. Daima elbisen sade, yoldaşın derviş, sermayen fıkıh kitapları, evin mescit, dostun Allah Teâlâ olsun!”  Halidîlik ve Mevlana Halid: Mevlana Halid’in (ö. 1242/1827) takipçilerine Halidîler, onların temsil ettikleri ekole de Halidîlik denir. Süleymaniye’nin Karabağ kasabasında doğan Mevlana Halid, Hindistan’ın Delhi şehrine giderek Abdullah Dehlevî (veya Dihlevî) adlı mürşidin yanında bir yıl kadar amel ettikten sonra ondan hilafet alarak Kuzey Irak’a dönmüş ve birçok mürit ve halife yetiştirmiştir. 1242/1827’de vefat eden Mevlana Halid’den sonra onun halifeleri vasıtasıyla devam eden kola onun adına nispetle “Halidî” veya “Halidiyye” adı verilmiştir.  Şah Abdullah Dehlevî’nin Mevlana Halid’e verdiği Farsça hilafetnameyi Türkçeye çevirerek aiağıda sunuyoruz: Rahman ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla Fakir Abdullah Müceddidî Nakşibendî bildirmektedir ki: Din âlimlerinin reisi ve hak-yakîn yolundaki taliblerin seçkini Hazreti Mevlana Halid (Allah sırlarını kutsasın ve onu korusun) Nakşibendî Tarikatı için Kürdistan memleketinden bu fakirin yanına geldi. On aya kadar halvete girerek ve nefsî alışkanlıklarını terk ederek kâmil olma yolunda büyük çaba sarf ettiler. Allah’a hamd olsun ki ilahî inâyet ve yüce pîrlerin (Allah rahmet etsin) duası sayesinde tarikat merdiveninin basamaklarını hızla geçerek huzur, zikir, lahutî âleme ait latifeleri arındırma, fenâ ve bekâ derecelerini elde ettiler. Hazreti Müceddid’in (Allah rahmet etsin) tarikatında amel eden saliklerin vicdan ve keyfiyeti gibi hâl sırlarının nurları ile aydınlanıp kemâle erdiler. Bundan dolayı da talibleri eğiterek onlara icazet ve hilafet vermekle seçkin kılmak üzere kendilerine Kadirîlik, Çiştîlik, Sühreverdîlik ve Kübrevîlik tarikatlarında da icazet verdik.  Bu tarikatta geçerli olduğu üzere kendilerinin eli benim elimdir ve kendileri benim vekilim ve halifem olarak sadık pîrlerimdendir. Kendi rızaları benim rızam, kendilerine muhalif olmak buna muhalif olmaktır. Bu andan itibaren zikir, teveccüh ve murakabeye devam etmekle; sünnet-i seniyye-yi ihyâ etmekle, bidatlerden sakınmakla; sabır ve tevekkül ile teslimiyet ve rızaya uygun hareket etmekle ve taliblere tefsir, hadîs ve tasavvuf ilimlerini aktarmakla iştigal etsinler. Kendime ve ona devamlı bir sıhhat diliyorum! Nakşibendilik tarikatını Kürdistan’ın tüm parçalarında yayılmasının asıl mimarı Mevlana Halid’dir. “Şehrezûrî” ve “Kurdî” lakaplarıyla anılan Mevlana Halid, hem Kürdistan’ın değişik bölgelerine gönderdiği mürit ve halifeleri aracılığıyla, hem de bu parçaları bizzat dolaşmasıyla yaptığı ve yaptırdığı irşad faaliyetleri çerçevesinde Kürtler üzerinde çok etkili olmuş; zamanla bu etki Kürt olmayan kesimler üzerinde de kendini göstermiştir.  Hüseyin Vassâf (ö. 1929) Bu tarikatın hızla yayılışı ile ilgili şöyle der:   “Bu tarîkat-ı aliyyede (bu yüce tarikatta) ihdas olunmuş (ortaya çıkarılmış) bid’at ve hurafeler olmadığından ve mesleklerine lâubalilik girmediğinden efkâr-ı umûmiyye-i İslâmiyye’de (İslamî kamuoyunda) hakkıyla hüsn-i kabul görmüş ve pek süratle intişar etmiştir (yayılmıştır). Bu intişarında âmil-i müessir (etkili faktör) ise ekseriyetle ulemâ-i İslâmiyye’nin (İslam âlimlerinin) rağbetkâr olmasıdır”.  Vassaf’ın önemle vurguladığı gibi Halidiliğin süratle yayılmasında şu iki önemli faktör etkili olmuştur: 1) Bid’at ve hurafelerden uzak olması, 2)Âlimlerin büyük teveccüh göstermesi. Mevlana Halid’in âlimlerden seçtiği halifelerle oluşturduğu güçlü bir ağ sayesinde Halidililik 19. yüzyıldan itibaren Kürdistan’da hızla yayılmıştır. Mevlana Halid, Kürdistan’ın muhtelif bölgelerine gönderdiği bu halifelere de kendilerine halife seçme izni verilmiş ve böylece uzayıp giden bu halifelik zinciri neticesinde Halidiliğin girmediği bir Kürt bölgesi kalmamış ve bu bağlamda Halidilik öbür tarikatları âdeta silip süpürmüştür. Mevlana Halid’in irşad ve ilim hizmetleri için görevlendirdiği ilk halifeler görevli oldukları yerlere gittiklerinde yaptıkları ilk iş orada hemen bir tekke ve medrese kurmak olmuştur. Daha sonra bu ilk halifelerin de onlarca halifesi olmuş ve bazıları bu ana gövdeden ayrılarak bazı alt dalları oluşturmuşlardır. Aşağıda örnek kabilinden kategorize edeceğimiz bu dallanma bizze bu konuda bir fikir vermektedir. Mevlana Halid’in halifesi Seyyid Taha etrafında oluşan Nehrî Kolu onun halifeleri ve halifelerinin halifeleri tarafından aşağıdaki kollara ayrılmıştır: -Barzan Medresesi -Norşin Medresesi -Oxîn Medresesi -Çoxreş Medresesi -Zokayd Medresesi -Hezan Medresesi -Hazne Medresesi -Menzil Medresesi -Tillo Medresesi Mevlana Halid’in halifesi Şeyh Halid Cezerî (ö. 1255/1839) etrafında oluşan Basret Kolu onun halifeleri ve halifelerinin halifeleri tarafından aşağıdaki kollara ayrılmıştır: 1. Seydâî/Serdahl Kolu Medresesi  2. Hilwe Dergâhı (Suriye) Medresesi 3. Diyarbakır Kolu/Aktepe Medresesi 4. Gaziantep Kolu Medresesi 5.  Siirt Eruh-Halidiye Kolu Medresesi 6. Siirt Xinûk (Güleçler) Kolu Medresesi 7. Mardin Hamidîler Kolu Medresesi Mevlana Halid’in halifesi Şeyh Ali Sebtî (ö. 1287/1870) etrafında oluşan Palu Kolu onun halifeleri ve halifelerinin halifeleri tarafından aşağıdaki kollara ayrılmıştır: 1. Bingöl Çanî ve Melekanî Medreseler 2. Hınıs Medresesi  Mevlana Halid’in halifesi Şeyh Osman Tawîlî etrafında oluşan Biyare Kolu onun halifeleri ve halifelerinin halifeleri tarafından aşağıdaki kollara ayrılmıştır: 1 Kuzey Irak ve İran’da bazı kolların Medreseleri, 2. Siirt’te Şeyh-i Hazîn Ailesinin Erbin ve Kâzımiyye Medreseleri



Çok Okunanlar

2024-10-22 22:32:46