Yerel >> Güneydoğu Güncel Haber


Hata Ve Kusurları Örtebilmek


Link [2022-06-17 22:24:47]



İl Müftü Yardımcısı Mehmet Sani Akın’ın söyleşisinin detayı şöyle;

Müminlerin bir çok özelliği vardır bunlardan bir tanesi de  mümin kardeşinin kusurlarını araştırmaması, onun kusurlarını  örtmesi ve onları yaymamasıdır.  Bu anlamada neler söylemek istersiniz?

Bizleri bağışlayan, affeden hata ve kusurlarımızı örten Settaru’l-uyub olan Yüce Rabbimize sonsuz hamd-u senalar olsun.

Kim bir müslümanın  kusurlarını örterse Allah da Kıyamet gününde onun kusurlarını örter müjdesini veren Efendimiz Muhammed Mustafa'ya salât ve selâm olsun.

Yüce Rabbimiz biz insanları hata yapabilen günah işleyebilen kusurlu davranabilecek  bir özellikte yaratmıştır. Hayatımız boyunca bazen hataya düşebilir bazen kusurlu davranışlar sergileyebiliyoruz.

Yüce Rabbimiz bütün eksiklerimizi ve kusurlarımızı bildiği halde hatta kalplerin içindekilerini dahi bildiği halde  nasıl ki hatalarımızı ayıplarımızı  ifşa etmiyor, onları örtüyorsa biz kullarından da birbirimizin kusurlarının peşine düşmemeyi birbirimizin  kusurlarını örtmemizi emretmektedir.

Nitekim Yüce Rabbimiz Hucurat süresi 12. ayeti Kerimesinde  şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve gizli hallerini araştırmayın..” Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de, kusurları örtmenin fazileti hakkında şöyle buyurmaktadır:

“Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da kıyamet gününde o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.”

Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem-, bir topluluktaki suçlu şahsı bilse bile, rencide olmaması için, onu âdeta belirsiz hâle getirir ve o kusurdan bütün topluluğu sakındırırdı. Bâzen de muhâtaplarının hatâsını onlara yakıştıramadığını hissettirmek maksadıyla:

“Bana ne oluyor ki sizi böyle görüyorum.” buyurarak galat-ı ru’yeti (yanlış görmeyi) kendilerine izâfe ederlerdi.

Yine Efendimiz’e bir adamdan menfî bir söz ulaştığında; “Falan niye böyle söylemiş?” demezdi. Lâkin: “İnsanlara ne oluyor da şöyle şöyle söylüyorlar?” buyururdu.

Bir kardeşimizin bir hatası eksiği olabilir  onun yüzüne vurmak veya onu rencide etmek  gerekmiyor. Belki bir hatası eksiği vardır ama onlarca güzel yönü olabilir. Sadece eksik tarafa bakarak tüm iyi yönlerine kör kesilmek doğru bir davranış değildir. Aile ilişkileri konusunda da böyledir. Örneğin Efendimiz (s.a.s):

“Mümin, hanımına karşı kötü duygular beslemesin; çünkü onun bazı huylarından hoşlanmasa da diğer huylarından hoşlanabilir.”

Kusurları yüze vurmayıp gizlemek gönülleri kazandırır, derin izler bırakır insan hayatında. Hani denilir ki Adam, yıllar önceki ilkokul öğretmenini görür ve ona; “Hocam beni tanıdınız mı?” der.

İhtiyar öğretmen:

Hayır tanımadım.

Hocam nasıl tanımazsınız!..

Ben ilkokul öğrenciniz. Hani sınıfımızda bir arkadaşın saati kaybolmuştu. Ben almıştım. Siz de “Herkes kalksın ve ellerini tahtaya dayasın, arama yapacağım.” demiştiniz. Sizin ve arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım diye çok korkuyordum. “Şimdi herkes gözlerini kapatsın.” dediniz. Herkesi tek tek aradınız. Aranma sırası bana gelmişti. Saati cebimden sessizce almıştınız. Sonra bana ve hiç kimseye hiç bir şey söylemeden saati sahibine vermiştiniz. Hocam siz bana o gün en büyük dersi verip o utancı bana yaşatmadınız ya, hayatım boyunca unutmayacağım. Şimdi hatırladınız mı beni?

İhtiyar öğretmen öğrencisine sarıldı ve ekledi:

O olayı ertesi gün gerçekten unutmuştum ben. Şimdi sen anlatınca hatırladım. Ancak sizlere “Gözlerinizi kapatın” dediğimde ben de gözlerimi kapatmıştım ve öylece saati bulmuştum. O yaştaki her çocuğun düşebileceği yanılgıya düşen öğrencime karşı içimde bir yargı oluşsun istememiştim. Gerçekten O günkü öğrenci  sen miydin? der.

Herkes hata kusur işleyebilir önemli olan hatayı yüze vurmayıp Efendimiz (s.a.s) in "Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n  kusurunu) örter." müjdesine nail olabilmektedir.

 

“Güzel bakan güzel görür güzel gören hayatindan lezzet alır." sözünden yola çıkarak mümin kardeşimiz hakkında asla su-i zanda bulunmamalıyız değil mi? Peki Karşılaştığımız  olaylara nasıl ve hangi pencereden bakmalıyız?

Kusurlu bir bakış yerine ön yargıdan uzak bir şekilde olaylara Hüsnü nazar ile bakmak insanın yanlış karar vermesini önlediği gibi insana farklı bakış açısı da kazandırır. Hz. Peygamberin ashabından biri olan Velîd b. Ukbe, Benî Mustalik kabilesinin zekât vergisini toplamak üzere gönderilir. Velîd yolda iken birisi, bu kabileden silâhlı bir grubun yola çıktığı haberini getirir. Velîd, onların savaşmak için çıktıklarını düşünerek geri dönüp Peygamberimize durumu anlatır. O da haberin doğru olup olmadığını araştırmak ve gereğini yapmak üzere Hâlid b. Velîd’i gönderir. Hâlid kabileye yakın bir yerde konaklayarak durumu araştırır; söz konusu grubun ezan okuyup namaz kıldıklarını, İslâm’a bağlılıklarının devam ettiğini tesbit eder ve Medine’ye döner. Sonunda onların, zekât tahsildarı geciktiği için durumu öğrenmek veya zekâtı kendi elleriyle Hz. Peygamber’e teslim etmek üzere yola çıktıkları anlaşılır. Bu olay üzerine, “Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın.” (Hucurat 6) mealindeki  ayet nazil olur. 

Ayeti Kerimeden de anlaşıldığı üzre olaylara ön  yargıyla, su-i nazar ile bakmamalıyız. Gördüğümüzü kötülemek yerine kalbimizi ve bakışımızı temiz tutmalıyız.

İbrahim Edhem Hazretleri ile uzun yıllar arkadaşlık yapmış olan bir kimse vardı. Bir defasında:

“–Senelerdir beraber bulunuyoruz. Ricâ etsem, bende gördüğün ve hoşuna gitmeyen şeyleri söyler misin?” diyerek İbrahim Edhem Hazretleri’ne sordu. Hazret ise bu suâle şu mânidâr cevâbı verdi:

“–Ben sana hiç o gözle bakmadım ki!”

Şeyh Sâdî, konuyla alakalı olarak ne güzel buyurmuştur:

“Şunu bil ki, bu dünyada başkalarının hep iyi taraflarını görenlerin, yarın mahşer günü kusurları görmezlikten gelinir.

Ey akıl sahibi! Gül, dikenle beraber bulunur. Senin dikenle ne işin var? Gülü demet yap… Eğer tabiatında dâimâ ve yalnız kusurları görmek varsa tavus kuşunda çirkin ses ve ayaktan başka bir şey göremezsin.”

Gerçekten de olaylara hani gözle hangi pencereden bakarsak öyle görürüz. Hani yeni evli çift yeni evlerine taşınmışlar sabah kahvaltı yaparlarken komşu da çamaşırları asıyormuş..

Kadın kocasına :

"Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki de doğru deterjan kullanmıyor.. " demiş.

Kocası hiçbir şey söylememiş, kahvaltısına devam etmiş..

Kadın komşusunun çamaşır astığını gördüğü her seferinde aynı yorumu yapmaya devam etmiş.

Bir ay kadar sonra, bir sabah, komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmış:

"Bak!" demiş kocasına, "Çamaşır yıkamayı öğrendi sonunda, merak ediyorum, kim öğretti acaba ?"

 Kocasından şöyle cevap gelmiş:

"Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi temizledim çok kirliydi.."

Evet...

Göz penceremiz, kalp penceremiz kirliyse her şeyi kirli görürüz.

Aslında her birimiz önce kendi göz penceremizi ve  kalbimizi temiz tutarsak  daha güzel görebiliriz belki de.

Yüce Allah bizleri, hata ve kusurları örtenlerden eylesin.

 



Çok Okunanlar

2024-10-21 15:32:51