Yerel >> Güneydoğu Güncel Haber


Akbaş: “Riya, hilekarlık ve yalancılıktır”


Link [2022-04-22 04:12:29]



Riya’nın, insanlar arasında manevî nüfûz, şan ve şöhret, maddî çıkar sağlamak için yapıldığını anımsatan Akbaş, “Dünyaya âit bu tür maddî ve manevî çıkarları elde etmek için, dinin insanlar tarafından kutsal değerlere karşı beslenen bağlılık ve hürmet duygularının âlet edilmesi, riyanın en kötü şeklidir. Bu tür davranışlar, hilekârlık ve yalancılıktır. İnsan şeref ve haysiyetine hakarettir” diye konuştu.

Kayapınar İlçe Müftüsü İhsan Mesut Akbaş ile yaptığımız söyleşinin detayı şöyle;

“Sözlükte "göstermek, gösteriş yapmak" anlamlarına gelen riya, dinî bir kavram olarak, sırf Allah rızası için yapılması gereken ibadetleri ve güzel davranışları kendini beğendirmek ve insanlara göstermek amacıyla yapmak demektir. Riya, yapılan ibadet ve güzel amellerin sevabını ortadan kaldırır (Bakara, 2/264). Riyanın iki sebebi vardır: İmândaki zayıflık; mal, mülk, makam ve şöhret gibi dünyalık hırsı.

Gerçek îmân sahipleri, ibadet, fiil ve davranışlarını Allah rızası için yaparlar, insanların şöyle ya da böyle değerlendirmelerine itibar etmezler (Mâide, 5/54). Bir hadiste riyanın gizli şirk olduğu belirtilmiştir (Ahmed, V, 428). Riya daha çok nâfile ibadetlerde olursa da farzlarda olması da mümkündür. Hz. Peygamber, âhirette, kahraman desinler diye savaşanların, cömert desinler diye infak edenlerin, âlim desinler diye ilim öğrenen ve öğretenlerin, güzel okuyor desinler diye Kur'ân okuyanların yüzüstü cehenneme atılacaklarını bildirmiştir (Müslim, İmâre, 152; Nesâî, Cihâd, 22; Müsned, 2/322). (DİB. Dini Kavramlar Sözlüğü, Riya Md.)

Riya, insanlar arasında manevî nüfûz, şan ve şöhret, maddî çıkar sağlamak için yapılır. Dünyaya âit bu tür maddî ve manevî çıkarları elde etmek için, dinin insanlar tarafından kutsal değerlere karşı beslenen bağlılık ve hürmet duygularının âlet edilmesi, riyanın en kötü şeklidir. Bu tür davranışlar, hilekârlık ve yalancılıktır. İnsan şeref ve haysiyetine hakarettir.

Riyakâr kişinin söz ve davranışlarındaki samimiyetsizlik, diğer insanlar tarafından kısa zamanda anlaşılır. Bunlara kimse güvenmez.

Riya dînî bir tabir olarak ibâdetlerde ve diğer amellerde samimiyetten uzaklığı ve ihlassızlığı ifade eder. Bir başka ifade ile, bir Müslüman ibâdetlerini Allah rızası için yapmakla mükelleftir. Sadaka, zekat, yardım, güler yüz, tatlı söz gibi her çeşit hayırlı amelleri de Allah rızası için yapmalıdır.

ŞİRK BÜYÜK BİR ZULÜMDÜR

Hani bir zaman Lokman, oğluna öğüt vererek demişti ki: "Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma, çünkü Allah'a ortak koşmak (şirk), elbette büyük bir zulümdür." (Lokman, 31/13)

Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Yedi kişi var, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı Kıyamet gününde kendi gölgesinde gölgeler: Adil imam, Allah'a ibadet içinde yetişen genç, Tekrar dönünceye kadar kalbi mescide bağlı olan kimse, Allah için birbirlerini seven, Allah rızası için bir araya gelip, Allah rızası için ayrılan iki kişi, Güzel ve makam sahibi bir kadın tarafından davet edildiği halde; "Ben Allah'tan korkarım" de(yip icabet etmey)en kimse, Allah'ı tek başına zikrederken gözlerinden yaş boşanan kimse, Sol eli sağ elinin verdiğini bilmeyecek şekilde gizleyerek sadaka veren kimse."(Buhari, Ezan 36, Zekat 16, Rikâk 24, Hudûd 19; Müslim 91, (1031); Muvatta 14, (952,953)).

İSLAM RİYAYI YASAKLAMIŞTIR:

İslam riyayı kötü bir davranış olarak tanıtır ve yasaklar. Esasen riyanın her çeşidi ahlaksızlık olduğu halde, ibadetlerde riyakâr olmak çok daha büyük bir ahlâksızlıktır. Rasûlüllah Efendimiz;

“Muhakkak ki, sizin için en çok korktuğum şey, küçük şirk, yani riyadır”  (Tirmizi, Hudut, 24) buyurmuştur. İbadet, Allah için yapılır. Allah'ın rızası dışında bir amaçla; gösteriş olarak ibadet yapmak, Allah rızasını ortadan kaldırır. Gösteriş için ve bir çıkar düşüncesiyle Kur'ân okumak, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, sadaka vermek, ibadetleri boşa çıkarır. Allah Teâlâ;

“Ey iman edenler! Sadakalarınızı, başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin. O adam gibi ki, insanlara gösteriş için malını dağıtır da ne Allah'a inanır, ne ahiret gününe. Artık onun hâli, bir kayanın hâline benzer ki, üzerinde biraz toprak varmış, derken şiddetli bir sağnak inmiş de onu yalçın bir kaya halinde bırakıvermiş. Öyle kimseler, kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu doğru yola iletmez.” (Bakara, 2/164)

Şu halde, Allah'ın emrini ve rızasını düşünerek değil de, dindar görünmek için ibadet etmek, âlim ve bilgili desinler diye ilimle uğraşmak, cömert tanınmak için zekât ve sadaka vermek, riyadan ibaret kötü bir davranışın ötesinde bir anlam ifade etmemektedir. Rasûlüllah şöyle buyurmuştur:

"Her kim duyulsun diye bir iş işlerse, Allah onun kıymetsizliğini duyurur. Her kim gösteriş olsun diye bir iş yaparsa, Allah da onun gösteriş yapmasını ve değersizliğini ortaya çıkarır" (Müslim, Zühd, 38);

"Şüphesiz riya şirktir" (İbn Mace, Fiten, 16).

Hadis-i Kudsî'de de Cenab-ı Allah şöyle buyurur:

"Ben ortakların ortaklığından en müstağnî olanıyım. Her kim bir iş yapar da, onda, benden başkasını ortak kılarsa onu da, o ortaklığını da terk ederim" (Müslim, Zühd, 46/7666).

Riya çok değişik şekillerde yapılmakla birlikte, bunlarda ortak özellik, dindarlık veya dürüstlük görüntüsü altında, insanlar arasında çıkar sağlamak, şan ve şöhrete ulaşmak arzusudur. Sevmedikleri kişileri seviyormuş gibi görünen, onları öven ve böylece menfaat sağlamaya çalışan riyakârlara da bol bol rastlanır.

 Şüfeyyü'l-Esbâhî, Hz. Ebû Hüreyre'den naklediyor: "Rasûlullah (a.s) buyurdular ki: "Kıyamet günü ilk çağrılacaklar, Kur'ân-ı ezberleyen biri, Allah yolunda öldürülen biri ve bir de çok malı olan biridir. Allah Teâlâ Hazretleri Kur'ân okuyana:

"Ben Resûlüme inzal buyurduğum şeyi sana öğretmedim mi?" diye soracak. Adam:

"Evet yâ Rabbi!" diyecek.

"Bildiklerinle ne amelde bulundun?" diye Rabb Teâlâ tekrar soracak. Adam:

"Ben onu gündüz ve gece boyunca okurdum" diyecek. Allâh Teâlâ Hazretleri:

"Yalan söylüyorsun!" diyecek. Melekler de ona:

"Yalan söylüyorsun!" diye çıkışacaklar. Allah Teâlâ Hazretleri ona:

"Bilakis sen, "Falanca Kur'an okuyor" densin diye okudun ve bu da söylendi" der.

Sonra, mal sahibi getirilir. Allah Teâlâ Hazretleri:

"Ben sana bolca mal vermedim mi? Hatta o kadar bol verdim ki, kimseye muhtaç olmadın?" der. Zengin adam, "Evet yâ Rabbi" der.

"Sana verdiğimle ne amelde bulundun?" diye Rabb Teâlâ sorar. Adam:

"Sıla-i rahimde bulunur ve tasadduk ederdim" der. Allâh Teâlâ Hazretleri:

"Bilakis sen: "Falanca cömerttir" desinler diye bunu yaptın ve bu da denildi" der.

Sonra Allah yolunda öldürülen getirilir. Allah Teâlâ Hazretleri:

"Niçin öldürüldün?" diye sorar. Adam:

"Senin yolunda cihadla emrolundum. Ben de öldürülünceye kadar savaştım" der. Hakk Teâlâ ona:

"Yalan söylüyorsun!" der. Ona melekler de:

"Yalan söylüyorsun!" diye çıkışırlar. Allah Teâlâ Hazretleri ona tekrar:

"Bilakis sen: "Falanca cesurdur" desinler diye düşündün ve bu da söylendi" buyurur. Sonra (Resûlullah (a.s) Ebû Hüreyre'nin dizine vurup):

"Ey Ebû Hüreyre! Bu üç kimse, Kıyamet günü, cehennemin, aleyhlerinde kabaracağı Allah'ın ilk üç mahlûkudur!" dedi."

Şüfey der ki: "Ben Ebû Hüreyre'den aldığım bu hadisi, Hz. Muâviye'ye haber verdim. Bunun üzerine: "Böylelerine bu muâmele yapılırsa, insanların geri kalanlarına neler yapılır?" dedi ve Hz. Muâviye şiddetli bir ağlayışla ağlamaya başladı, öyle ki helak olacağını zannettim. Derken bir müddet sonra kendine geldi, yüzündeki (gözyaşlarını) sildi. Ve şunları söyledi:

"Allah ve Onun Rasûlü doğru söylediler:

"Dünya hayatını ve onun zinetini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz. Onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar. İşte âhirette onlara ateşten başka bir şey yoktur. İşledikleri şeyler orada boşa gitmiştir. Zâten yapmakta oldukları da bâtıldır" (Hûd, 11/15-16). [Müslim, İmâret 152, (1905); Tirmizî, Zühd 48, (2383); Nesâî, Cihâd 22, (6, 23, 24).]

 “Vay haline o namaz kılanların ki, Kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler. Gösteriş yaparlar onlar.” (Maun, 107/4-5-6)

Dünyevî menfaat söz konusu olunca ameller boşa çıkar. Yine Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurur: "Gösteriş için oruç tutan, namaz kılan, sadaka veren kimse Allah'a şirk koşmuştur" (et-Tergib ve'r-Terhib, I, 32).

RİYASIZ BİR HAYAT

 “Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Rabbinin katında bakî kalacak olan iyi ameller ise,  sevap ve ümid yönünden de daha hayırlıdır.” (Kehf, 18/46)

“Nice saçı darmadağınık, toz toprak içinde eski elbiselere bürünmüş, kimsenin kıymet vermediği insanlar var ki; bunlar sözlerinde duran ciddi kimselerdir. Bera’ b. Malik de bunlardan biridir.” (Tirmizi, Menakıb, 55/4227)

Efendimiz (s.a.s); "Size cennet  ehlini haber vereyim mi?"  buyurdular. Ashab:

"Evet ey Allah'ın Resulü!" dedi. Rasulullah(s.a.s):

"Her bir biçare addedilen zayıf kimsedir. Bu kimse, bir hususta Allah'a yemin etse, Allah onun dilediğini yerine getirerek temize çıkarır " buyurdu ve tekrar sordu:

"Size cehennem ehlini haber vereyim mi?" Bunlar kaba, cimri ve kibirli kimselerdir." [Buhârî, Tefsir, Nun 1, Edeb 61, Eyman 9; Müslim, Cennet 46, (2853); Tirmizî, Cehennem 13, (2608).]

Allah'a ve insanlara karşı samimi davranarak riyadan uzak durmak mümkün olduğu kadar ibadetleri gizli yapmak, Allah rızasını insanların övgüsü, isteği, yergisi, korkusu ve çıkar düşüncesine tercih etmek müslümanın prensibidir.

Riyadan uzak bir ömür dileği ile…”



Çok Okunanlar

2024-10-22 13:31:11