Yerel >> Güneydoğu Güncel Haber


2. 5. Şeyh Taha Maî (ö. 1919)


Link [2022-04-16 01:12:06]



Şeyh Taha, medrese eğitimine amcası Mela Kasım’ın yanında başlamıştır. Daha sonra eğitimini sürdürmek için Etrûş ve Musul medreselerinde okumuştur. Musul’da Mela Mahmûd Sahrî ve Mela Alî Hasîrî adlı âlimlerden ders almış ve ilmî icazetnamesini Maye köyünde ünlü âlim Mela Abdullah Ömerî’den almıştır.

Şeyh Taha, Behdînan’da Nakşibendî Tarikatını temsil eden büyük şahsiyetlerden biridir. Bu tarikatın halifeliğini Şeyh Tahir Bamernî’nin oğlu Şeyh Muhammed’den almıştır. Halifelik aldıktan sonra müderrisliği bırakıp kendini tasavvuf ve tarikat işlerine vermiş ve 1919’da vefat etmiştir.

Şeyh Taha’nın büyük bir kütüphanesi vardı. Fakat İngiliz güçleri Teyyarîlerle birlikte Maye köyüne saldırdıkları sırada köy yakılmış ve kütüphane de tamamen yanmıştır.

Eserleri

1)Minhac        (Tasavvuf ile ilgilidir)

2)Kalâid          (Akaid ile ilgilidir)

3)Bazı Şiirler: Şeyh Taha hem Kürtçe, hem de Arapça ve Farsça şiirler nazmetmiştir. Şiirlerinde “Behaî” mahlasını kullanmıştır. Âlim ve şeyh olmasına rağmen bazı şiirlerinde mizahlı bir üslup kullanmıştır. Örneğin kaybolan iğnesi üzerine yazdığı bir şiirde şunları söylemiştir:

Me derzîkek hebû emma çi derzî!      Bir iğnemiz vardı, ama ne iğne!

Nebû asin ji wî rengî û terzî               Bir iğnemiz vardı, ama ne iğne!

Kesê carek dirwarek pê dirûbiya       Kim onunla bir kez dikiş dikseydi

Dibû bê xêrê xwe xeyyat û terzî                    İstemeden bir terzi ve dikici olurdu

Me derzîkek hebû emma çi derzî!      Ey candan sevdiğim! Senin yazını

Nebû asin ji wî rengî û terzî               Başına yemin anlamadım bir noktasını

Kesê carek dirwarek pê dirûbiya       Mektupta yazdığın ne Kurmanccaydı

Dibû bê xêrê xwe xeyyat û terzî                    Ne Türkçe, ne Farsça ne Süryancaydı

 

Şeyhi hakkında

Di meyxana me da “pîr”ek celîl e      “Meyhane”mizde ulu bir “pîr”dir

Li sehraya silûkê xwoş “delîl” e        Seyir sahrasında hoş bir “rehber”dir

 

“Mey”a ku ew ji renda ra dibexşît     “Rind”lere ikram ettiği “mey” var ya

Rehîq û misk û şehd û selsebîl e                    Rahîktir, misktir, baldır ve selsebîldir           

 

Li nik wî weqf e îhsan û miruwet      Onun vakfıdır iyilik ve mertlik

Belaş e “bade” û “sihba” sebîl e        “Bade” bedava, “şarap” sebildir

 

Li dergahê wî hacet nîne esla            Kapısında durma ihtiyacı yok asla    

Ne girewanî, ne rehn û ne kefîl e       Rehin, rehine ve kefil olmadan verir

 

Didet bê guftûgo “cam” û li nik wî   Tartışma olmaksızın verir “kadeh”i

“Tewesut” nîne, mefqûd e “wesîle”  “Şefaat”a gerek yok; “aracı” yoktur

           

Seraser mexzena “irfan” û lutf e        Baştanbaşa o bir  “irfan” hazinesidir

Nefs behr û nezer Ceyhûn û Nîl e      “Nefs”i deniz,“bakış”ı Ceyhun ve Nîl’dir   

 

Başka bir şiirinden

Dîlberek min dît seher, nazik beşer sîma qemer

Jêrî zulfan cebhe wek xawer, ji ‘ewrî tête der

Zulf û gîsû, rûy û ebrû, çeşm cadû û avrû

Sunbul û reyhan û werd û qews û tîr û mawezer

            Seher vakti bir dilber gördüm, cildi nazik ve yüzü Ay gibi

            Zülüflerin altındaki alnı, bulutlar içinden çıkan Güneş gibi

            Zülüf ve örgü, yüzü ve kaşları, gözü ve bakışlarıyla cadı gibi

            Etkilidir sümbül, reyhan ve gül; yay, ok ve mavzer tüfeği gibi

 

Perçem û kakul perîşan û kulah û keç xendezen

Seydê dilha ra ji her yek mûy kakul sed çeper

Got; “Behaî, ey feqîrê pîrê jarê bênewa       

Tu ne sahib tu şey î, hem bê enîs û rehguzer”

            Perçem ve kehküller dağınık; kıvrık külah tebessüm eder

            Kehküllerinin her bir kılı yüz kalede saklanmış kalbi avlar

            Bana dedi ki: “Ey Behaî, ey fakir, yaşlı, zayıf ve güçsüz!

            Hiçbir şeye sahip değilsin; ne dostun, ne yol arkadaşın var

C)BARZAN MEDRESESİ VE ÂLİMLERİ

1. BARZAN MEDRESESİ

Barzan Tekkesi’nin kurucusu, asıl adı Abdurrahman olan Şeyh Taceddîn’dir. Adını Şirin Dağı’nın güney eteklerinde kurulan Barzan köyünden alan Barzanîler 7 koldan oluşan bir aşiretler topluluğudur. Bu kollar şunlardır:

1) Mizûrî Jorî,

2) Berojî,

3) Nizarî,

4) Şîrwan,

5) Dulemerî,

6) Girdî,

7) Herikî Binacî,

Barzanîlerin soyu Behdînan Beyliği’ni miladi 1262 yılında İmadiye’de kuran Emîr Behaeddîn’e dayanmaktadır. Bu soydan gelen Emîr Mesûd beylik ve saltanat işlerini bırakarak İmadiye’den Barzan köyü yakınlarındaki Hefnika köyüne yerleşmiş, burada evlenmiş ve oğlu Said burada dünyaya gelmiştir. Bu aileden gelen Mela Abdullah geride üç erkek çocuk bırakmıştır ki isimleri şunlardır:

1) Abdurrahîm

2) Şeyh Taceddîn Abdurrahman       (Barzan Tekkesi’nin kurucusu)

3) Abdüsselam I

Bu üç kardeşten Abdurrahîm, ziraat işleriyle uğraşmış ve ömrünün sonlarına doğru gözlerini kaybetmiştir.  

Çok dilli, çok dinli ve çok kültürlü bir köy olmakla meşhur olan Barzan’da her biri kendi dinlerinin gereklerini özgürce yerine getiren Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanlar barış ve huzur içerisinde yaşıyorlardı. Bu bağlamda Müslümanların Camisi ile Yahudilerin havrası ve Hıristiyanların kilisesi birbirine yakın inşa edilmiştir. Bu üç büyük semavî dinin mensuplarının kendilerine mahsus mezarlıkları vardı ve başta taziye ve düğünler olmak üzere birbirlerinin acı ve sevinçlerini paylaşırlardı.   

2. BARZAN MEDRESESİ’NDE İZ BIRAKAN ÂLİMLER

2. 1. Şeyh Taceddîn Barzanî

Barzan Tekkesi’nin kurucusudur. Asıl adı Abdurrahman’dır. Dinin Tacı anlamına gelen Taceddîn onun lakabıdır. Bazı görüşlere göre Mevlana Halid Nehrî’ye giderken Barzan’da Şeyh Taceddîn’e halifelik vermiştir. Fakat başka bazı araştırmacılar Şeyh Taceddîn’in Mevlana Halid’den değil, Seyyid Taha Nehrî’den halifelik aldığını ifade etmektedirler. Bunlara göre Şeyh Taceddîn ilim tahsili için babası tarafından Nehrî’ye gönderilmiş, Nehrî’de Seyyid Taha’dan ders alıp tahsilini tamamladıktan sonra Seyyid Taha onu Zêbar ağalarının halka yaptıkları zulme karşı mücadele etmesi için halife olarak Barzan köyüne göndermiştir. 

Barzan’da tekke kuran Şeyh Taceddîn aynı zamanda birçok ilimde mütehassıs bir âlimdi. Bundan dolayıdır ki Nakşibendî Tarikatını yaymaya çalıştığında insanlar ona güven duyuyor ve davetini kabul ediyordu. Vefatından sonra yerine halife olarak oğlu Birinci Abdüsselam Barzanî geçti.

2. 2. Şeyh Abdüsselam Barzanî I (ö. 1291/1874)  

Babasının adı Mela Abdullah, büyükbabasının adı Mela Muhammed’dir. Kendisi tarafından istinsah edilen bir haşiyede babasının ve büyükbabasının adını bu şekilde kaydederek ilgili haşiyenin sonunda Arapça şunları yazmıştır:

“Şerhu’l-Akaid üzerine yazılan Hayalî Haşiyesi üzerine kaleme alınan bu Abdulhakîm Haşiyesi, Hicri 1264 yılında Aste köyünde Zêbarî Aşiretinden ve Barzan Köyü’nden olan fakir Abdüsselam’ın eliyle yazılmıştır ki kendisi Mela Abdullah’ın oğludur; Mela Abdullah da Mela Muhammed’in oğludur”.

Şeyh Abdüsselam’ın büyükbabası ve onun da babasının isimleri konusunda değişik kaynaklarda bazı farklılıklar mevcuttur. Örneğin Mesud Barzanî yazmış olduğu “el-Barzanî ve’l-Hareketu’l-Taharruriyeti’l-Kurdiyye” adlı kitapta büyükbabasının adını Şeyh Abdurrahman olarak kaydetmektedir.

Döneminin ünlü bir âlimi, şeyhi ve şairi olan Şeyh Abdüsselam Barzanî medrese eğitimini babasından; Nakşibendî Tarikatını da Seyyid Taha Nehrî’den almıştır. Başka bir görüşe göre Mevlana Halid Barzan’dan geçerken Şeyh Abdüsselam ile tanışmış ve Şeyh Abdüsselam ondan bu tarikatı alıp onun halifesi olmuştur.

Büyük bir âlim olmasının yanında mütevaziliğiyle de tanınan Şeyh Abdüsselam, gerek yediği yiyecekler gerekse kaldığı ev açısından normal bir köylü nasıl yaşıyorsa o da öyle yaşardı. İlme ve talebelere çok önem verirdi. Genelde Behdînan Bölgesinde, özelde Barzan’da ilmi yaygınlaştırmak için değişik yerlerden âlimleri getirirdi ki bunlardan biri Mela Ahmed b. Abdulhalık Akrawî’dir. 1291/1874 yılında vefat eden ve “Seyda”  unvanıyla da anılan Şeyh Abdüsselam Barzanî’nin geride bıraktığı bazı eserler şunlardır:

1) Fıkıhla ilgili bir kitap

2) Eqîdeya Îmanê (Kürtçe yazmıştır)

3) Kudsiyye Risalesi Çevirisi: Şeyh Abdüsselam, Şeyh Hace Behaeddîn Nakşibendî’nin sözlerinden oluşan bu risaleyi Farsçadan Kürtçeye çevirmiştir.

4) Tam nüshası elde bulunmayan ve Barzan Kütüphanesinin yanmasıyla ilgili söylediği bir Kürtçe Kaside. Bu kasidenin kısaca öyküsü şöyledir: Seyyid Taha Nehrî’nin oğlu Şeyh Ubeydullah, ilim tahsili ve araştırmalar için geldiği Barzan’da buranın kütüphanesinde yaktığı lambanın ışığında bazen gece geç saatlere kadar çalışır ve kitapları incelerdi. Bir gece yine lambasını yakarak çalışmaya başlamış ve bir süre sonra uykuya dalmıştır. Kendisi uykudayken lamba düşmüş ve kitapların bulunduğu rafların yanmasına neden olmuştur. Şeyh Abdüsselam bunun üzerine uzun bir kaside söylemiştir. Yazılı nüshası günümüze ulaşmayan bu kasidenin ilk bendi şöyledir:

Şevek li şevêt zistanê                         Kış gecelerinden birinde

Wextê befr û baranê                          Kar ve yağmur vaktinde

Agir berbiye hucra Barzanê               Ateş sıçradı Barzan hücresine

5) Kürtçe Akaid Manzumesi: Şeyh Abdusselam’ın medrese muhitinde ve halk arasında en çok tanınan eseri onun bu manzumesidir. Nazım şekli “müselles” olan bu manzumenin bent sayısı 93’tür.

2. 3. Şeyh Muhammed Barzanî (ö. 1902)

Birinci Şeyh Abdüsselam Barzanî’nin oğludur. Barzan Tekkesi ve Medresesi’nin idaresi babasından sonra kendisine geçmiş ve o da bu misyonunu 1884-1902 yılları arasında yerine getirmiştir. Ancak babasının zamanında yaşanan sakin süreç, oğlu Şeyh Muhammed zamanında yerini bir dizi karmaşık olay ve ilişkilere bırakmıştır. Bu olayların bir tarafında Şeyh Muhammed Barzanî, bir tarafında otoritelerinin zayıflayacağından endişe eden bölge ağaları ve aşiret reisleri, bir tarafında Şeyh Ubeydullah Nehrî’nin oğlu Şeyh Muhammed Sıddık, bir tarafında da Osmanlı Devleti ve onun bölgeyle ilgilenen valileri yer almıştır. Kürtlerin sosyal dokusuna ışık tutan bu ilişkileri ve bu bağlamda yaşanan olguları burada Şeyh Muhammed Barzanî etrafında özetlemekte yarar görüyoruz.

Şeyh Muhammed Barzanî ve Yöre Ağaları: Şeyh Muhammed Barzanî’nin özelde Barzan’da, genelde Behdînan Bölgesi’nde yürüttüğü ilmî ve tasavvufî faaliyetler neticesinde binlerce mürit ve taraftar edinmesi yöredeki ağaları ve aşiret reislerini endişelendirmeye başladı. Zira yıllardan beri sömürdükleri yöre insanları onların çevresinden yavaş yavaş ayrılıyor ve Şeyh Muhammed Barzanî’nin etrafında toplanıyorlardı. Bu da onlar için bir eksen kayması ve otorite zayıflaması anlamına geliyordu. Bu ağa ve aşiret reislerinin başında 1880 yılından beri Zêbar mıntıkasına hükmeden ve bu mıntıkaya giriş yapan bazı aile ve aşiretlerden vergi alan Fettah Ağa geliyordu. Fettah Ağa 1885 yılında yöresel nüfuzunun zayıflamasından endişe ederek Musul Valisi’ne başvurdu ve Şeyh Muhammed Barzanî’nin halkı Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmaya teşvik ettiği yönünde ihbarda bulundu. Vali bunun üzerine Şeyh Muhammed’i Musul’a çağırdı ve burada mecburî ikamete tabi tuttu. Şeyh’in taraftarları onu geri getirmek için Musul’a doğru kitlesel olarak gittikleri sırada Musul’a girmeleri engellendi ve genç olanları askerlik görevi adı altında alıkonuldular. Bunun üzerine Şeyh Muhammed bir yolunu bulup Barzan’a döndü. 

1886 yılında Zêbar Ağaları bu kez Şeyh Muhammed’i öldürme planı yaptılar ve bunun için bir adam ayarladılar. Durumdan haberdar edilen Şeyh Muhammed bunun üzerine Barzan’ı terk ederek Şîrwan mıntıkasına gitti. Şirwanîler ona dokuz yıl sahip çıktılar. Zêbar ağaları bu kez resmî makamlar nezdindeki nüfuzlarını kullanarak Şeyh’in taraftarlarından askerlik çağında olanların askere alınmalarını gerçekleştirdiler. Bu durum Şeyh ve taraftarlarının hem bu ağalara hem de Osmanlı Devleti’ne tepki göstermelerine neden oldu. Bu bağlamda Şeyh Muhammed’e sahip çıkan ve ona yardımcı olan Şirwanîler ve Berojîler Fettah Ağa’ya karşı bir saldırı düzenleyerek onu Beroj mıntıkasından kovdular. 1891 yılındaki bu saldırıda oğlu öldürülen Muhammed Ağa Sûrcî ve taraftarlarının katılmasıyla Şeyh Muhammed karşıtı muhalefet de genişletilmiş oldu. 

Şeyh Muhammed Barzanî, vefat ettiği 1902 yılına kadar ilim ve irşat hizmetlerini sürdürmüş, vefatından sonra yerine oğlu İkinci Şeyh Abdüsselam geçmiştir. 

 

 

 

 

 

 



Çok Okunanlar

2024-10-22 18:14:51