CHP’nin medya ve kurumsal iletişimden sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı, İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, internet medyası ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar öngören ‘Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni ANKA Haber Ajansı’na İzmir'de değerlendirdi. Özkan, TBMM Başkanlığı'na sunulan 40 maddelik AK Parti teklifinin basını ve sosyal medyayı susturma amacı taşıdığını vurguladı. "CÜNEYT ÖZDEMİR'İN DE MURAT YETKİN'İN DE HERKESİN SESİNİ KISARLAR" Özkan, şunları söyledi: "Sansür yasası. Savcıyı, yargıcı bir kenara bırakmışlar, her şeyi Basın İlan Kurumu ile İletişim Başkanlığı'na almışlar. Seçime kadar böyle götürmek istiyorlar. Olmaz, olamaz... Buna gençler 'evet' demez. Buna Türk halkı 'evet' demez. Özgürlüklerimizin tamamını elimizden alıyorlar. Bir şey düşündüm, bunu yazacağım çizeceğim... Mümkün değil. Bu yasa kabul edilirse eğer yarın Cüneyt Özdemir de diğer arkadaşlar da Murat Yetkin de... Pek çok arkadaşımız var. Bireysel olarak gazetecilik yapıyorlar, kooperatif gazeteciliği yapan, halk gazeteciliği yapan arkadaşımız var. Bunların hepsinin sesini kısarlar. “ADALET VE KALKINMA PARTİSİ'NİN BU YASAYA İMZA ATAN MİLLETVEKİLLERİNDEN BUNU GERİ ÇEKMELERİNİ TALEP EDİYORUM” Çünkü bu yasa, kendilerinden 'görülmüştür' damgası basılmayan hiçbir düşüncenin, faaliyetin topluma ulaşmasına izin vermiyor. Böyle bir şey yok. Yasak! Özgürlük yok, izin almak zorundasınız. 15 gün içinde arkadaşların istediği belgeyi vermezseniz sizin bütün lisanslarınızı iptal ediyorlar. Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde yok. Anlaşılmaz garip, çarpık bir yasal düzenleme. Ben Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu yasaya imza atan milletvekillerinden bunu geri çekmelerini talep ediyorum. Böyle bir şeyle toplumun karşısına çıkamazlar. Bu inanılması güç bir durum." "MİT, GAZETECİLERİ ALIP İÇERİ KOYABİLECEK" Özkan, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın da devreye sokulmak istendiğini belirtirken, şunları söyledi: "Böyle bir şey yok, böyle bir şey olamaz. Bu tamamen 'susturma, bastırma, benden değilsen düşünceni hiç kimseye ulaştırmama' yasasıdır. Milli İstihbarat Teşkilatı ile ilgili olarak artık savcıyı devreden çıkarmışlar. Doğrudan Bilgi Teknoloji Kurumu, MİT, harekete geçip yazdığı haber nedeniyle bütün gazetecileri alıp cezaevine koyabilir. Bu ülke bu kadar sahipsiz mi? Bu ülkenin demokrasisi, kazanımları, hukuku, savcısı, yargıcı... Ne olmuş onlara? Onları by-pass eden bir yasayı biz nasıl ‘evet’ diyerek yasalaştırabiliriz. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Bütün basın meslek örgütleri ayakta. Herkes bunun ne kadar tehlikeli bir şey olduğunu görüyor. Ben Adalet Kalkınma Partisi'nin içindeki vicdan sahibi, bu işlerden anlayan arkadaşları ön tarafa çıkmaya davet ediyorum. Gelsinler, baksınlar. Ne yaratılmak istendiğini görsünler. Onların da vicdanının bunu kabul edebileceğini düşünmüyorum. Yasayı geri çeksinler, alt komisyonlarda inceleyelim." "ÖZGÜRLÜĞÜMÜZE KARŞI EN MENFUR SALDIRIDIR" Teklifte yapılan gazeteci tanımını da eleştiren Tuncay Özkan, "Örneğin bir gazeteci tanımı yapıyorlar. Kimseye sormadan kendileri tanımlıyorlar. Hani 1984 romanında Hakikatleri Doğrulama Enstitüsü vardı. Böyle bir enstitü haline getiriyorlar Basın İlan Kurumu'nu. O 'bu doğrudur' derse doğru, 'yalandır' derse yalan olacak. Türk insanına karşı, gazetecilerimize, medya kuruluşlarımıza, özgürlüğümüze karşı girişilmiş en menfur saldırıdır. Bunu bir an önce elbirliği ile savuşturmalıyız. AK Partili arkadaşlarımız da buna destek olmalılar. Bunu kim istedi, kim getirdi bilmiyorum. Saray istiyorsa uymasınlar. Onlardan ricam düzenlemelerini bir an önce geri çeksinler" dedi. "SADECE SÖYLEYENE DEĞİL, HABERLEŞTİRENE, KAMERAYI ÇEKENE, DİNLEYENE DE CEZA" Özkan, yeni düzenlemede, gazetecilere ve basın emekçilerine dönük cezai yaptırımların ölçüsüz ve kuralsız şekilde uygulandığını vurgularken, şöyle dedi: "Şimdi biz burada birlikte bir haber kaydediyoruz. Burada eser sahibi kim? Ben miyim, siz misiniz, kameraman arkadaş mı, sesçi arkadaş mı? Kim? Hepimiz eser sahibiyiz. Neden? Sadece benim söylemem veya ceza almam yetmiyor. Bunu haberleştirene de kameraya çekene de bunun sesini kaydedene de ceza verecekler. Ayrıca bunu ileride dinleyen, izleyen, yayan herkese ceza verecekler. Bu düzenleme ile nefes almak mümkün değil.” “SARAY, BASIN KARTI KONUSUNDA MUHATAP KABUL ETMEYECEK” Basın Kartı konusuna da değinen Özkan, şunları söyledi: “Basın kartını kim veriyor, Saray veriyor. Diyor ki 'Saray bundan sonra basın kartı işinde kimseyi muhatap kabul etmeyecek, istediğine verir, istediğine vermez'. Oysa biz ne diyoruz? Bir de o tarafı var işin. Biz diyoruz ki 'kimlerin basın kartı alamayacağını yasada belirtelim.' Hırsızlar, uğursuzlar bunu şantaj için kullananlar... Bunlar basın kartı alamasınlar. Ama basın kartını basın meslek örgütleri versin diyoruz. 'Yok hayır' diyorlar. 'Kimin gazeteci olacağına, kimin gazetecilik faaliyeti yapacağına biz karar veririz, asla meslek örgütleri, gazeteciler karar veremez' diyorlar. Devlet odaklı, devletin istediği, uygun gördüğü gazeteci diye bir anlayış getiriyorlar. Siz devlet değilsiniz ki. Siz bugünkü iktidarsınız. Böyle şey kabul edilebilir mi? Devlet dediğimiz şey, milletin organize olmuş hali ise basın meslek örgütleri verirler kararı ve bu da geçerli olur. Burada bir kişiye indirgenmiş bir anlayış var. Cumhuriyet başsavcılığının, mahkemelerin bu yasal düzenleme ile hiçbir etkisi kalmıyor. İstedikleri zaman basın kartını iptal ediyorlar. İstedikleri zaman kapatıyorlar, canları ne isterse onu yapıyorlar." "TEK TUŞA BASACAKLAR İNTERNET GİDECEK" Bu düzenleme yasalaşırsa basın savcılıklarının ne iş yapacağı sorusuna Tuncay Özkan şu yanıtı verdi: "Hiç, onlar bir şey değil. Onlar hakaret davalarına, sen şikâyet edersen bakacaklar. İdari düzenleme bir adım öne çıkıyor. Yargı mercinin görevini de Basın İlan Kurumu'na veriyorlar. Böyle bir şey kabul edilemez. Sosyal medyaya o kadar katı düzenlemeler getiriliyor ki. Şimdi Z kuşağı diyoruz mesela özgür düşünce... Bundan sonra ifade edemeyecekler. Korku iklimini hakim kılmaya çalışıyorlar. Sosyal medya sağlayıcılara dünyanın her yerinde teşvik verilir. Bizde 'sizin ağzınızı burnunuzu kırarız, sizi döveriz, sakın bizim dediğimizin dışına çıkmayın' diyorlar. Seçim atmosferine girdik. '6 ay içerisinde bu düzenlemeleri yapacaksınız, yoksa sizi kapatırız' diyorlar. En korkuncu olanı da tek tuşla bütün internet sistemini kapatacakları yeni bir kurum kuruyorlar. Tek tuşa basacaklar internet gidecek." "SEÇİM GÜVENLİĞİNE DE SEKTE VURUR" Özkan, teklifteki bazı maddelere de özellikle dikkat çekerken, şunları söyledi: “Temyiz yolu açıktır' diyor. İdarenin verdiği cezaya temyiz yolu açık olmayacak mıydı? 'Siz nasıl insansınız?' diye sormadan edemiyorum. Onun için akıl ve vicdan sahibi AK Partili arkadaşlarla bu işi halletmek lazım, bu böyle olmaz. Bu bizim demokrasimizi, Türkiye’yi bütün birikimini yok eder. Üzüntüm bu yasaların yürürlüğü devam etmez. Biz iktidara geleceğiz, 6 ay-1 sene sonra bunların hepsini ortadan kaldıracağız. Özgürlük, demokrasi, onlar geçerli olan kurallar. Ama bu süre içerisinde demokrasimiz çok zarar görür. Pek çok insanımızın canı yanar ve asla doğru, dürüst, ilkeli objektif yayıncılık yapılamaz. Seçim güvenliğine de sekte vurur. Çünkü denetimi ortadan kaldırır. Gazetecilik, bir suç değildir. Gazetecilik, parlamento dışı denetim organlarından biridir. Gazeteciler halk adına bunu yaparlar. Şimdi halk adına yapılan bu denetimi ortadan kaldırmak istiyorlar. Sorun budur." "BİR YIL ÖNCE ABDÜLHAMİT GÜL'ÜN GETİRDİĞİNİ KALDIRIYORLAR, GÖLGELERİYLE KAVGA EDİYORLAR" Önceki Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün çabalarıyla geçen yıl geçirilen birinci yargı paketine işaret eden Özkan, şöyle konuştu: "Şimdi çok ilginç bir şey... 'İnternet sitelerini kapatacağım, haber veren her yeri kapatabilirim' diyor. 2021 yılında Adalet Bakanı Abdulhamit Gül... Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bakanı. Birinci yargı paketinde internet sitelerinin kapatılamayacağına dair hüküm getirmişti. Şimdi onu da kaldırıyorlar. Kendileri ile kavga ediyorlar. Gölgeleri ile kavga ediyorlar. Bu bir bölünme, parçalanma. Bu çürümenin, yok oluşa gitmenin işaretidir. Başka hiçbir şey değildir. Kendi kendileri ile kavga eder hale geldiler. 2021 yılında getirdiğini 2022’deki düzenleme ile ortadan kaldırıyor. Ne oldu birinci yargı paketi? Hani özgürlükler gelecekti? Hani haber siteleri kapanmayacaktı? O gün işlerine o geldiği için öyle yapıyorlar, bugün işlerine böyle geldiği için böyle yapıyorlar. Ama yarınları yok. Bitti, buraya kadar."