Bugüne kadar gördüğüm en heyecan verici yeşil enerji projelerinden birini paylaşmak istiyorum sizlerle. Yeşil enerji deyince aklımıza genellikle yukarılar gelir öyle değil mi? Güneş ya da rüzgar enerjisi. Sonuçta doğal ve sürekli var olan kaynaklar bunlar. Bahsedeceğim enerji kaynağı da doğal ve sürekli ama yukarıda değil tam altımızda. Toprağın derinliklerinde. Yakın bir gelecekte dünyanın çekirdeğinden yayılan enerjiyi kullanmaya başlayabiliriz. Dünyanın çekirdeğinin sıcak olduğunu biliyoruz. Ama öyle böyle değil, çok sıcak. Güneşin bizim gördüğümüz fotosfer adı verilen yüzeyinin sıcaklığı 5500°C. Dünyanın çekirdeğinin de yaklaşık bu sıcaklıkta olduğu zannediliyordu ancak yapılan son tahminlere göre 7000 derecelere ulaşabileceği bulundu. Yani Dünya’nın içinde Ay’ın yarıçapının %70’i büyüklüğünde demirden bir küre var ve bu küre Güneş’in yüzeyinden daha sıcak. Şimdi diyeceksiniz ki 3486 km altımızda güneş kadar sıcak bir bölge varsa niye bizi eritmiyor? Öncelikle ısı ve sıcaklığın aynı şeyler olmadığını hatırlamamız gerekiyor. Isı bir enerji çeşidi, sıcaklık ise bir ölçümdür. Bir maytaptan çıkan bir kıvılcım 1.500°C sıcaklığa sahip olabilir, ancak size gerçekten zarar vermeyebilir. Siz yine de bunu denemeyin. Öte yandan, sadece 100°C'de kaynar su banyosu sizi öldürebilir. Bunun nedeni, banyonun çok daha fazla ısı enerjisi içermesi. Çekirdeğin Dünya'yı eritebilmesi için var olan ısıdan çok daha fazla enerji gerekiyor. Ayrıca bu çekirdek katı bir kaya mantosu ile çevrili. Üzerinde yaşadığımız kabuk, bu mantonun üzerinde yüzüyor ve bizi Güneş’le aramızdaki uzay boşluğundan çok daha fazla koruyor. O ısı kabuğu eritemiyor belki ama yine de oldukça güçlü bir enerji kaynağı. MIT Üniversitesi'nde füzyon araştırma mühendisi olan Paul Woskov'a göre, Dünya yüzeyinin altında o kadar çok ısı var ki, bunun sadece binde birini kullansak 20 milyon yıldan fazla bir süre boyunca tüm dünyanın enerji ihtiyacını karşılayabilir. “E hadi kullanalım o zaman” diyesi geliyor insanın. Zaten çok küçük bir kısmını kullanıyoruz. Yer altı sıcak su kaynakları bazı yerlerde yüzeye çok yaklaşıyor. Türkiye bu konuda şanslı ülkelerden biri. 1970’li yıllarda başlayan çalışmalarla günümüzde jeotermal enerji kapasitesi ve doğrudan kullanımında Avrupa'nın lideri, dünyada da 4. sırada. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre Türkiye’nin jeotermal kaynaklarının % 94'ü düşük ve orta sıcaklıklı. O yüzden de doğrudan uygulamalar için uygun. Yani yer altından sıcak su çıkıyorsa kaplıca yapabilirsiniz ya da evleri ısıtabilirsiniz. Peki bu konuda şanssız olan bölgeler ne yapacak? O bölgelerde daha derinlere inmek gerekiyor. Yeterince derin sondaj yapabilirsek, jeotermal enerji santrallerini istediğimiz her yere kurabiliriz. Ama bu göründüğünden çok daha zor. Yerkabuğunun kalınlığı 5 ila 75 km arasında değişiyor. En ince kısımları genellikle okyanusun derinliklerinde kalıyor. Dolayısıyla kabuğu delebilmek için çok derin delikler açmak gerekiyor. İnsanlığın bugüne kadar açmayı başardığı en derin delik Kola Süper Derin Sondaj Deliği. Norveç sınırına yakın olan bu Rus projesi 1970 yılında başladı. Kabuğu mantoya kadar delmeyi hedefliyorlardı. Kazmaya başladıktan 19 yıl sonra, 1989'da sondaj deliklerinden biri 12289 m dikey derinliğe ulaştı. Fakat paraları bitti. Daha doğrusu yaptıkları yatırımın elde edecekleri kazanca deymeyeceğini fark ettiler ve bu deliği şu gördüğünüz kapakla kapattılar. Cehenneme giriş kapağı! Onu kaldırıp içine bir şey atarsanız 12 km aşağıya düşer ve muhtemelen sert bir zemine çarpmadan önce eriyip gider! Çünkü o derinlikte, sıcaklığın 100 °C civarında olmasını bekleniyordu, ancak gerçekte 180 °C'ye yakın olduğunu buldular. Kaya, beklenenden daha az yoğun ve daha gözenekliydi ve bu faktörler yüksek ısı ile birleşince sondaj açısından bir kabusa dönüştü. --- Video metninin tamamı ve kaynaklar: https://barisozcan.com/dunyanin-en-derin-deligi-aciliyor