Bilim dünyasının en zor problemlerinden biri insan zekasının nasıl çalıştığı problemi... İronik değil mi? İnsan beyni, beynin nasıl çalıştığını hala tam olarak anlayamadı. Nasıl oluyor da şöyle havlu kadar bir şey düşüncelerimizi oluşturuyor? https://www.soo.cool Nasıl oluyor da ben beyni böyle bir havluya benzetebiliyorum? Şöyle oluyor, iki elimle bu havluyu biraz buruşturursam kendi içinde kıvrımları olan bir çeşit yapı ortaya çıkıyor. Beyin deyince aklımıza ilk gelen şekil değil mi bu? Memeli hayvanların beyninde işte böyle bir dış katman var ve en büyüğü de biz insanlarda... İnsan beyninin %70’ini kaplayan bu dış katmana “neokorteks” adı veriliyor. Yani “yeni kabuk, yeni zar” anlamında bir kelime. Kıvrımlı kıvrımlı gözüken bu zarı açsanız yaklaşık 2 - 3 mm kalınlığında bu büyüklükte bir havluya benzer. İnsanın zekasıyla ilgili her şey bu havlu kadar alanın içinde yer alan hücrelerde meydana geliyor. Biz çevremizdeki dünyayı, evreni kafamızdaki bu havluyla anlıyoruz. Yeni keşifleri bu havluyla yapıyoruz. Bilim, matematik, edebiyat gibi tüm bilişsel işlemlerden sorumlu olan neokorteks aynı zamanda dilimizi ve algılarımızı da yönetiyor. Kısaca beynimizin zeka ile ilgili kısmı burası. Bir de onun geri kalanını yani %30’unu oluşturan “eski beyin” kısmı var. Buralar da yürümek, koşmak, çiğnemek gibi eylemlerimizi; nefes almak, sindirmek gibi refleks davranışlarımızı ve duygularımızı yönetiyor. Eğer insan zekasını anlamak istiyorsak bu dış katmanı anlamamız gerekiyor. Dışarıdan bakıldığında aynı bu havlu gibi yekpare tekdüze gözüken neokorteksin üzerinde fonksiyonel bölgeler var. Bazı yerler görmemizi, bazı yerler işitmemizi ya da konuşmamızı sağlıyor. İşin ilginç yanı bu birbirinden farklı fonksiyonlara sahip bölgelere yakından baktığımızda farklı türde hücreler görmüyoruz. Her yerde aynı türde bir yapıyla karşılaşıyoruz: sütunlu bir yapıyla. Bu mikromimari tutarlı bir şekilde neokorteksin her yerinde var. Bu yapılar böyle gözle görülebilen bir şey değil ama her bir sütun fonksiyon olarak aynı şeyleri yapıyor. Bunu bir elektriksel devre yapısına benzetecek olursak aynı devreler farklı bölgelerde farklı işleri yapabilmemizi sağlıyor. Beynimizde 150 bin civarında kortikal sütun ve her bir sütunda da yaklaşık 100.000 civarında nöron var. Her bir nöron diğerleriyle binlerce bağlantı yapıyor. Bu bağlantılar hücre katmanları arasında farklı operasyonların gerçekleşmesini sağlıyor. Nöronlar ve katmanların ne işe yaradığını, kısaca 0.5 mm çapında ve 2 mm yükseklikteki tek bir sütunun nasıl çalıştığını çözebilirsek zekayı anlama konusunda çok önemli bir adım atmış oluruz. Çünkü bu sütunlar sadece insan beyninde değil tüm memeli canlıların beyninde var. Aynı yapı ne kadar kopyalanırsa beyin zarı o kadar büyük ve dolayısıyla zeka o kadar gelişmiş oluyor. Bu konuda 100 yıla yakın bir süredir pek çok araştırma yapıldı ve bu araştırmalarda pek çok teori ortaya atıldı, ancak bunlardan en sonuncusunun çok iddialı olduğunu söyleyebilirim. “1000 Beyin” adı verilen bu teori sadece insan zekasının nasıl çalıştığını açıkladığını iddia etmekle kalmıyor, bunun makine zekasına da uygulanabileceğini söylüyor. Zaten teorinin fikir sahibi Jeff Hawkins aslında cep telefonlarının atası olarak kabul edilen avuçiçi Palm bilgisayarlarının mucidi. Daha sonra çalışmalarını nörobilim alanına yöneltmiş ve insan beynini tersine mühendislikle incelemek üzere Numenta adında bir araştırma şirketi kurmuş.